Araştırmalara göre, her geçen yıl özellikle kadınlar daha çok utangaçlık
problemi yaşıyor. Tanımadığınız ya da yeni tanıştığınız insanlara karşı
utangaç mısınız? Bu soruya cevabınız “Evet” ise, telaşa gerek yok.
Çünkü siz tamamen normal birisiniz.
Yüzünüz mü kızarıyor?
Eğer yeni iş ortamında, ayağa kalkıp kendinizi tanıtmanız
istendiğinde, yüzünüz kızarıyor, sesiniz titriyorsa, kalabalık önünde
konuşmanızı gerektirecek durumlardan uzak durmaya çalışıyorsanız,
maalesef utangaçsınız. Ancak “herkes konuşkan, girişken olmak zorunda
değil” gerçeğini de aklınızdan çıkartmamanız gerekiyor.
Kendinizi kontrol edin
Ama utangaçlığınız yüzünden bazı fırsatları kaçırdığınızı
düşünüyorsanız, davranışlarınızı kontrol altına almanın zamanı gelmiş
demektir. “Daimi Mutluluk” adındaki projesi sayesinde, kadınların birçok
problemini çözerek, mutlu bir yaşam sürmesini sağlayan ABD’li psikolog
Artest Battler, utangaçlığın çözülemeyecek bir problem olmadığını
belirtiyor.
Nedenini araştırmak gerek
ABD’de birçok bayan hastasının utangaçlık problemi yaşadığını
belirten Battler, “Birlikte bu konuya yoğunlaşarak, her 100 utangaç
hastamdan 85′inin bu sorununu çözmeyi başardık. Öncelikle utangaçlığın
temelini bulmak gerekiyor. Bunu konuşarak başarıyoruz. Eğer siz de
tavsiyelerime uyarsanız, eski utangaçlığınızdan büyük bir bölümünü
attığınızı göreceksiniz” dedi. İşte Battler’ın tavsiyeleri:
Gereksiz bazı düşüncelerden kurtulmalısınız
Utangaçlıkla iç içe yaşamak zor bir duygudur. Çevredeki insanların
gözünde utanılacak duruma, aptal durumuna düşme, onlar tarafından
reddedilme ya da yetersiz görülme korkusu, sizi yıldırmasın. Utangaç
kadın, daima kötü düşüncelerle kendisini daha zor durumda bırakır.
Aşağıdaki düşüncelerden kurtulmaya bakın, çünkü bunlar size uygun değil.
- Eyvah, biraz daha konuşursam, kendimi aptal durumuna düşüreceğim.
- Ya burada bulunan herkes benim için “salak” derse.
- Söyleyecek bir şey bulamazsam ne yapacağım.
- Şu anda konuşursam mutlaka sesim tuhaf çıkacak.
- Ya kendimi kontrol edemez de saçmalarsam…
- Kızaracağım, titreyeceğim…
- Kalbim fena halde çarpmaya başladı, ya aniden kalp krizi geçirirsem…
- Çıldırabilirim.
- Acaba çok tuhaf görünüyor muyum?
- Şu ortamdan bir kaçabilsem.
- Herkes beni izliyor.
- Ne kadar sıkıcı olduğumu mu düşünüyorlar?
Probleminizi bol bol konuşun
Psikolog Battler, utangaçlıktan kurtulmanın ilk yolunun utangaçlık
hakkında bol bol konuşmaktan geçtiğini belirtiyor. Eşinizle, dostunuzla
utangaç olduğunuz konuları bol bol konuşun. Ancak bunların temelde, bu
kadar büyütülecek problemler olmadığını unutmadan. Örneğin yeni bir
ortamda bulunmak sizi utangaçlığa itiyorsa, korkmayın. Eşinizle veya
sevdiklerinizle, yeni ortamlara girmeye gayret edin. Gerçekten
isterseniz, utangaçlığı yenmeye başladınız demektir.
Arkadaşınızdan yardım isteyin
Eğer kendinizi insanlarla tanışamayacak kadar utangaç
hissediyorsanız, daha konuşkan ve sosyal bir arkadaşınızdan bu konuda
yardım istemeniz çok akıllıca olacaktır. Arkadaşınızın sizi yeni
insanlarla tanıştırmasını sağlamalısınız. Ancak, sizin hakkınızda
abartılı şeyler söylemesini değil, tam tersine sizin ifade edemediğiniz
bazı önemli ve güzel özelliklerinizi söyleyerek işinizi birazcık
kolaylaştırmasını söyleyin. Bunu dostlarınızdan kolaylıkla
isteyebileceğinizi unutmayın.
Farkınızı ortaya çıkartın
Utangaç kadının ilk etapta karşı cinsin ilgisini çekmesi için biraz
farklı olması gerekiyor. Kalabalığın içinde fark edilmenizi sağlayacak
bir özelliğinizi öne çıkarın. Yoksa bunu yaratmak, sizin becerinize
kalıyor. Farklı olduğunuzu hissettirdiğinizde utangaçlığınızı bir gizem
perdesi arkasına bile saklamanız mümkün. Bu ilk bakışta biraz zor
gözükebilir ancak siz artık utangaçlık probleminizden kurtulmak
istiyorsunuz. Önünüze çıkan hiçbir olay sizi korkutmasın.
Doğru hamleler yapın
Kendinizi biriyle sohbet etme ile utangaçlığınız arasında sıkışmış
durumda bulduğunuzda, karşınızdaki kişiye hemen bir soru yöneltin. Ancak
dikkat edin soru, saçma olmasın. Hiç konuşmadan suratına bakmaktansa,
sorduğunuz soru onun konuşmasını sağlayacak, böylece sohbet kesilmemiş
olacaktır. Onun verdiği cevabın arkasından aynı soruya siz de kendi
cevabınızı vererek, konuşmayı akıllı bir şekilde uzatabilirsiniz. Bunu
kolaylıkla başarabilirsiniz. Çünkü bu imkânsız değil.
Kaynak: Kisiselbasari
18 Eylül 2012 Salı
Utangaçlık Sorunuyla Nasıl Başedilir?
17 Eylül 2012 Pazartesi
Einstein'dan 10 Öğüt
1. Merakınızın peşinden gidin “Benim özel bir yeteneğim yok. Yalnızca tutkulu bir meraklıyım.”
Sizin merakınızı çeken nedir? Neyi en çok merak ediyorsunuz? Merakınızın peşinden giderseniz başarıya ulaşırsınız.
2. Azim paha biçilmezdir “Çok zeki olduğumdan değil, sorunlarla uğraşmaktan vazgeçmediğimden başarıyorum.”
Belirlediğiniz yolun sonuna ulaşacak kadar sabırlı mısınız? Posta pullarının gideceği yere varasıya kadar mektuba yapışıp kalmasından ötürü çok değerli olduğu söylenir. Posta pulu gibi olun ve başladığınız işi bitirin.
3. Bugüne odaklanın ” Güzel bir kızı öperken düzgün araba kullanan birisi, öpücüğe hak ettiği dikkati vermiyor demektir.”
İki atı aynı anda süremezsiniz. Bir şeyler yapabilirsiniz ama her şeyi yapamazsınız. Şimdiye odaklanın ve bütün enerjinizi şu anda yaptığınız işe verin.
4. Hayal gücü güç verir “Hayal gücü her şeydir. Sizi bekleyen güzelliklerin önizlemesi gibidir. Hayal gücü bilgiden daha değerlidir. Bilgi sınırlıdır ve son kullanma tarihine sahiptir. Hayal gücünün ise ne sınırı ne de son kullanma tarihi vardır. Daha da ötesi hayal gücü hep yeni bilgilerin yolunu açar.”
5. Hata yapın “Hiç hata yapmamış bir insan yeni bir şey denememiş demektir.”
Hata yapmaktan korkmayın. Eğer nasıl okuyacağınızı bilirseniz hatalar sizi daha iyi bir konuma getirebilir. Başarılı olmak istiyorsanız yaptığınız hataları üçe katlayın.
6. Anı yaşayın “Ben geleceği hiç düşünmem, ne de olsa gelecektir.”
Geleceği ayarlamanın tek yolu olabilidiğiniz kadar şimdide olmaktır. Şu anda dünü ya da yarını değiştiremezsiniz. Önemli olan tek an, şimdidir.
7. Değer yaratın ” Başarılı olmaya değil, değerli olmaya çalışın.”
Zamanınızı başarılı olmak için harcamayın, değerler yaratın. Eğer değerli olursanız başarı kendiliğinden gelecektir.
8. Farklı sonuçlar beklemeyin “Delilik: Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek.”
Her gün aynı rutinde yaşayarak farklı görünmeyi bekleyemezsiniz. Hayatınızın değişmesini istiyorsanız kendinizi değiştirmelisiniz.
9. Bilgi deneyimden gelir ” Bilgi malumat değildir. Bilmenin tek yolu deneyimlemektir.”
Bir konuyu tartışabilirsiniz ama bu size sadece felsefi bir anlayış kazandırır. Bir konuyu bilmek istiyorsanız onu deneyimlemelisiniz.
10. Kuralları öğrenin, daha iyi oynayın ” Oyunun kurallarını öğrenmek zorundasınız. Böylece herkesten iyi oynayabilirsiniz.”
Yapmanız gereken iki şey var. Birincisi oynadığınız oyunun kurallarını öğrenmek. İkincisi ise oyunu herkesten iyi oynamayı istemek. Bu iki şeyi yaparsanız başarı sizinle olur!..
Kaynak:Milliyet
Sizin merakınızı çeken nedir? Neyi en çok merak ediyorsunuz? Merakınızın peşinden giderseniz başarıya ulaşırsınız.
2. Azim paha biçilmezdir “Çok zeki olduğumdan değil, sorunlarla uğraşmaktan vazgeçmediğimden başarıyorum.”
Belirlediğiniz yolun sonuna ulaşacak kadar sabırlı mısınız? Posta pullarının gideceği yere varasıya kadar mektuba yapışıp kalmasından ötürü çok değerli olduğu söylenir. Posta pulu gibi olun ve başladığınız işi bitirin.
3. Bugüne odaklanın ” Güzel bir kızı öperken düzgün araba kullanan birisi, öpücüğe hak ettiği dikkati vermiyor demektir.”
İki atı aynı anda süremezsiniz. Bir şeyler yapabilirsiniz ama her şeyi yapamazsınız. Şimdiye odaklanın ve bütün enerjinizi şu anda yaptığınız işe verin.
4. Hayal gücü güç verir “Hayal gücü her şeydir. Sizi bekleyen güzelliklerin önizlemesi gibidir. Hayal gücü bilgiden daha değerlidir. Bilgi sınırlıdır ve son kullanma tarihine sahiptir. Hayal gücünün ise ne sınırı ne de son kullanma tarihi vardır. Daha da ötesi hayal gücü hep yeni bilgilerin yolunu açar.”
5. Hata yapın “Hiç hata yapmamış bir insan yeni bir şey denememiş demektir.”
Hata yapmaktan korkmayın. Eğer nasıl okuyacağınızı bilirseniz hatalar sizi daha iyi bir konuma getirebilir. Başarılı olmak istiyorsanız yaptığınız hataları üçe katlayın.
6. Anı yaşayın “Ben geleceği hiç düşünmem, ne de olsa gelecektir.”
Geleceği ayarlamanın tek yolu olabilidiğiniz kadar şimdide olmaktır. Şu anda dünü ya da yarını değiştiremezsiniz. Önemli olan tek an, şimdidir.
7. Değer yaratın ” Başarılı olmaya değil, değerli olmaya çalışın.”
Zamanınızı başarılı olmak için harcamayın, değerler yaratın. Eğer değerli olursanız başarı kendiliğinden gelecektir.
8. Farklı sonuçlar beklemeyin “Delilik: Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek.”
Her gün aynı rutinde yaşayarak farklı görünmeyi bekleyemezsiniz. Hayatınızın değişmesini istiyorsanız kendinizi değiştirmelisiniz.
9. Bilgi deneyimden gelir ” Bilgi malumat değildir. Bilmenin tek yolu deneyimlemektir.”
Bir konuyu tartışabilirsiniz ama bu size sadece felsefi bir anlayış kazandırır. Bir konuyu bilmek istiyorsanız onu deneyimlemelisiniz.
10. Kuralları öğrenin, daha iyi oynayın ” Oyunun kurallarını öğrenmek zorundasınız. Böylece herkesten iyi oynayabilirsiniz.”
Yapmanız gereken iki şey var. Birincisi oynadığınız oyunun kurallarını öğrenmek. İkincisi ise oyunu herkesten iyi oynamayı istemek. Bu iki şeyi yaparsanız başarı sizinle olur!..
Kaynak:Milliyet
14 Eylül 2012 Cuma
Başarı = İnanmak + Çalışmak
Bugün kime sorsanız size bir çok formül açıklar hepsi de eminim başarı odaklıdır. Hatta çoğu zaman hikayelerini okumuşsunuzdur ya da bazı insanlardan dinlemişsinizdir başarının sırrını. Aslına bakarsanız çoğu güzel ve öğretici hikayeler. Ancak somut veriler her zaman daha doğru adımlar atmamız için birer örnektir.
Öncelikle bir benzetme ile başarıyı anlatmaya çalışacağım daha sonra da somut bir örnek vererek size başarının ne ifade ettiğini ve ne kadar anlamlı olduğunu aktarmaya çalışacağım.
Başarı henüz doğan bir kelebek olsun. Kanatlarından biri inanmak diğeri ise çalışmak olsun. Bir kelebeğin uçabilmesi için 2 kanada ihtiyacı vardır bu kanatlardan bir tanesi olmadığı zaman kelebek uçamayacaktır. İşte başarı da kelebek gibidir, nasıl ki 2 kanadı olduğunda kelebek uçabilirse; başarı da inanmak ve çalışmak ile mümkündür.
Peki ya somut örnek? Galiba aşağıda paylaştığım kadar dünya da başarıyı açıklayabilecek pek az somut örnek vardır.
Abraham LİNCOLN:
31 yaşında iş hayatında başarısızlığa uğradı.
31 yaşında sevgilisinin ölümünü gördü.
36 yaşında depresyondaydı .
38 yaşında kongre seçimlerine girdi ve kaybetti.
43 yaşında kongre seçimlerine girdi ve kaybetti.
48 yaşında kongre seçimlerine girdi ve kaybetti.
55 yaşında senatörlük seçimlerine girdi ve kaybetti.
58 yaşında senatörlük seçimlerini kaybetti.
60 yaşında ABD Başkanı seçildi.
Eğer inanmak bir işe başlayabilmenin yarısı ise, çalışmak da kesinlikle diğer yarısıdır. Zaten bir insan inandığı bir işi çalışarak tamamlayabiliyor ise hedefine ulaşmış demektir ki bu da kuşkusuz başarıdır.. Eğer Lincoln bu kadar inanmasaydı ve bu kadar çalışmasaydı başarıyı yakalayabilir miydi? Elbette hayır..
Ogün Burhan AYDIN 14.09.12
Öncelikle bir benzetme ile başarıyı anlatmaya çalışacağım daha sonra da somut bir örnek vererek size başarının ne ifade ettiğini ve ne kadar anlamlı olduğunu aktarmaya çalışacağım.
Başarı henüz doğan bir kelebek olsun. Kanatlarından biri inanmak diğeri ise çalışmak olsun. Bir kelebeğin uçabilmesi için 2 kanada ihtiyacı vardır bu kanatlardan bir tanesi olmadığı zaman kelebek uçamayacaktır. İşte başarı da kelebek gibidir, nasıl ki 2 kanadı olduğunda kelebek uçabilirse; başarı da inanmak ve çalışmak ile mümkündür.
Peki ya somut örnek? Galiba aşağıda paylaştığım kadar dünya da başarıyı açıklayabilecek pek az somut örnek vardır.
Abraham LİNCOLN:
31 yaşında iş hayatında başarısızlığa uğradı.
31 yaşında sevgilisinin ölümünü gördü.
36 yaşında depresyondaydı .
38 yaşında kongre seçimlerine girdi ve kaybetti.
43 yaşında kongre seçimlerine girdi ve kaybetti.
48 yaşında kongre seçimlerine girdi ve kaybetti.
55 yaşında senatörlük seçimlerine girdi ve kaybetti.
58 yaşında senatörlük seçimlerini kaybetti.
60 yaşında ABD Başkanı seçildi.
Eğer inanmak bir işe başlayabilmenin yarısı ise, çalışmak da kesinlikle diğer yarısıdır. Zaten bir insan inandığı bir işi çalışarak tamamlayabiliyor ise hedefine ulaşmış demektir ki bu da kuşkusuz başarıdır.. Eğer Lincoln bu kadar inanmasaydı ve bu kadar çalışmasaydı başarıyı yakalayabilir miydi? Elbette hayır..
Ogün Burhan AYDIN 14.09.12
13 Eylül 2012 Perşembe
Çalışması Zor 20 İnsan Tipi
Belirtmeliyim ki aşağıda yazan maddelerin hepsi görecelidir. Sonuçta insanlar yaradılış gereği karakter benzerlikleri gösterseler de farklı kişilik ve karaktere sahiptirler. Bu nedenden dolayı paylaştığım bu yazıyı, yazarın 30 yıllık iş hayatı deneyimi sonucu ortaya çıkardığı bir tablo olarak düşünmek gerekir.
1. Alaycılar ve dedikoducular: Her köşe başında ya da sigarada görebilirsiniz.
Müstehzi bakışlarla etrafı süzerler. Özel hayatınız hakkında bir iki şey biliyorlarsa, ertesi gün bunları bütün şirket bilir.
2. Cephe oluşturanlar: İçlerine ’üye olmayan giremez’. Ego santriktirler.
Kendilerinden başka kimselere saygıları yoktur. Aslında, galiba, kendilerine de yoktur.
3. Dinlemeyen, önemsemeyen yöneticiler: Önemli bir çalışma yapmışsınızdır. Üstün körü bir bakarlar. Kendilerinin koltukları sallanmasın diye genellikle yapılan bütün yeniliklere dudak bükerler. Sürekli negatif enerji saçarlar.
4. Taciz edenler: Hiç hoşlanmadığınızı belli etseniz de kurtulamazsınız. Sırnaşıktırlar.
Yanından kaçsanız internette yakalanırsınız.
5. Eski tip eğitimsiz güvenlikçiler: Kraldan çok kralcıdırlar. Herkese hiyerarşideki sırasına göre davranırlar. Üsttekilere aşırı bir saygı, alttakilere kötü muamele…
6. Konuşmasını bilmeyenler: Kabadırlar.
Ağızdan çıkanları kulakları duymaz.
Kırıp geçmekten rahatsız olmazlar. Kendinden alt kademede çalışanları herkesin önünde azarlamaktan da keyif alırlar.
7. Narsistler: Çok havalıdırlar. Parlak görünürler. Yüksek sesle konuşurlar. Etrafa gülücükler dağıtırlar. Müthiş özgüvenleri vardır. Ama içleri dışarıdan görüldüğü gibi değildir. Çoğu kez kof çıkarlar.
8. Geyikçiler: Ya sigaradadırlar, ya kantinde. Mutlaka birini yakalamışlardır.
İncir çekirdeğini doldurmayacak konulardan muhabbet açarlar. Anlatırlar da anlatırlar.
9. Ne oldum delileri: Hiyerarşide basamak atlamak için doğmuşlardır. Bir basamak atladıklarında arkadaşlarına karşı olan tavırları bile değişir. Herkese tepeden bakarlar.
10. Mızmızlar: Onları hiçbir şekilde tatmin edemezsiniz. Sürekli her şeyden şikâyet ederler. Kitaplarında mutluluk diye bir kavram yoktur. Evde eşini yer, iş yerinde sizi. Maaşını iki kat artırsanız, üç kat isterler.
11. Farklı şey söyleyen iki yönetici: Aralarında sıkışıp kalırsınız. Birinin dediğini yapsanız diğeri bozulur. Nasrettin Hoca gibi “sen de haklısın, sen de ve sen de” diyemeyeceğiniz için işiniz zordur.
12. Paranoyaklar: Yöneticiliğin, görevleri altındaki insanlarını kaytarırken yakalamak olduğunu sanırlar. Herkesin onlara karşı saman altından su yürüttüğünü düşünürler.
13. Ekip baltalayanlar: Herkes gider Mersin’e, onlar gider tersine. Ekip çalışmasında alınan kararlara sürekli olarak muhalefet ederler. Bıktırıcıdırlar. Onlardan birinin olduğu ekibin başarılı olma şansı hayli azdır.
14. Vizyonsuzlar: Sözde yöneticilerdir.
Ekonomide, sektörde, şirkette, dünyada olup bitenleri analiz edemezler. Abuk subuk kararlar verip işleri işten çıkılmaz hale getirirler.
Birkaç tane bu yüzden el değiştirmek durumunda kalmış şirket biliyorum.
15. Korkaklar: Sürekli olarak ’Acaba yanlış mı yapıyorum’ diye düşünürler. Hata yapmamak için de hiç bir şey yapmazlar, sallan yuvarlan işleri idare etmeye çalışırlar.
16. Kaytaranlar: Masasının üzerine dokümanları koyar, ceketini sandalyesinin arkasına asar. Çayını da görülecek bir yere yerleştirir. Sanki hep oradaymış da, bir iki dakikalığına çıkmış, gelecekmiş izlenimi verir. Niye bu kadar verimsiz olduğunu anlayamazsınız bile.
17. Negatifler: “Bu iş çıkmaza girer.
Bu ürün satmaz. Yarın sağanak yağacakmış…”
Her şeye siyah gözlüklerle bakarlar.
İnsanın da kanını kuruturlar. Bir işin niye yapılamayacağını size çok iyi izah ederler.
18. Averajlar: Sabah gelirler, işleri neyse yaparlar, evlerine dönerler. Renksizdirler. “Farklı ne yapabilirim” diye kafa yormazlar.
Olsalar da olmasalar da fark etmez.
19. Yorgunlar: Abi pozisyonundalardır.
Ruhları yaşlanmıştır. En sevdikleri laf “Yıllarımı verdim ben bu şirkete”dir. Etliye sütlüye fazla karışmak istemezler. Emeklilik için gün sayarlar.
20. Doğal önderler: Her şeyin doğrusunu bilirler. Eleştirilmekten hiç hoşlanmazlar.
Kendisine bağlı bir topluluk oluştururlar.
Yazan : Aydın Demirer
1. Alaycılar ve dedikoducular: Her köşe başında ya da sigarada görebilirsiniz.
Müstehzi bakışlarla etrafı süzerler. Özel hayatınız hakkında bir iki şey biliyorlarsa, ertesi gün bunları bütün şirket bilir.
2. Cephe oluşturanlar: İçlerine ’üye olmayan giremez’. Ego santriktirler.
Kendilerinden başka kimselere saygıları yoktur. Aslında, galiba, kendilerine de yoktur.
3. Dinlemeyen, önemsemeyen yöneticiler: Önemli bir çalışma yapmışsınızdır. Üstün körü bir bakarlar. Kendilerinin koltukları sallanmasın diye genellikle yapılan bütün yeniliklere dudak bükerler. Sürekli negatif enerji saçarlar.
4. Taciz edenler: Hiç hoşlanmadığınızı belli etseniz de kurtulamazsınız. Sırnaşıktırlar.
Yanından kaçsanız internette yakalanırsınız.
5. Eski tip eğitimsiz güvenlikçiler: Kraldan çok kralcıdırlar. Herkese hiyerarşideki sırasına göre davranırlar. Üsttekilere aşırı bir saygı, alttakilere kötü muamele…
6. Konuşmasını bilmeyenler: Kabadırlar.
Ağızdan çıkanları kulakları duymaz.
Kırıp geçmekten rahatsız olmazlar. Kendinden alt kademede çalışanları herkesin önünde azarlamaktan da keyif alırlar.
7. Narsistler: Çok havalıdırlar. Parlak görünürler. Yüksek sesle konuşurlar. Etrafa gülücükler dağıtırlar. Müthiş özgüvenleri vardır. Ama içleri dışarıdan görüldüğü gibi değildir. Çoğu kez kof çıkarlar.
8. Geyikçiler: Ya sigaradadırlar, ya kantinde. Mutlaka birini yakalamışlardır.
İncir çekirdeğini doldurmayacak konulardan muhabbet açarlar. Anlatırlar da anlatırlar.
9. Ne oldum delileri: Hiyerarşide basamak atlamak için doğmuşlardır. Bir basamak atladıklarında arkadaşlarına karşı olan tavırları bile değişir. Herkese tepeden bakarlar.
10. Mızmızlar: Onları hiçbir şekilde tatmin edemezsiniz. Sürekli her şeyden şikâyet ederler. Kitaplarında mutluluk diye bir kavram yoktur. Evde eşini yer, iş yerinde sizi. Maaşını iki kat artırsanız, üç kat isterler.
11. Farklı şey söyleyen iki yönetici: Aralarında sıkışıp kalırsınız. Birinin dediğini yapsanız diğeri bozulur. Nasrettin Hoca gibi “sen de haklısın, sen de ve sen de” diyemeyeceğiniz için işiniz zordur.
12. Paranoyaklar: Yöneticiliğin, görevleri altındaki insanlarını kaytarırken yakalamak olduğunu sanırlar. Herkesin onlara karşı saman altından su yürüttüğünü düşünürler.
13. Ekip baltalayanlar: Herkes gider Mersin’e, onlar gider tersine. Ekip çalışmasında alınan kararlara sürekli olarak muhalefet ederler. Bıktırıcıdırlar. Onlardan birinin olduğu ekibin başarılı olma şansı hayli azdır.
14. Vizyonsuzlar: Sözde yöneticilerdir.
Ekonomide, sektörde, şirkette, dünyada olup bitenleri analiz edemezler. Abuk subuk kararlar verip işleri işten çıkılmaz hale getirirler.
Birkaç tane bu yüzden el değiştirmek durumunda kalmış şirket biliyorum.
15. Korkaklar: Sürekli olarak ’Acaba yanlış mı yapıyorum’ diye düşünürler. Hata yapmamak için de hiç bir şey yapmazlar, sallan yuvarlan işleri idare etmeye çalışırlar.
16. Kaytaranlar: Masasının üzerine dokümanları koyar, ceketini sandalyesinin arkasına asar. Çayını da görülecek bir yere yerleştirir. Sanki hep oradaymış da, bir iki dakikalığına çıkmış, gelecekmiş izlenimi verir. Niye bu kadar verimsiz olduğunu anlayamazsınız bile.
17. Negatifler: “Bu iş çıkmaza girer.
Bu ürün satmaz. Yarın sağanak yağacakmış…”
Her şeye siyah gözlüklerle bakarlar.
İnsanın da kanını kuruturlar. Bir işin niye yapılamayacağını size çok iyi izah ederler.
18. Averajlar: Sabah gelirler, işleri neyse yaparlar, evlerine dönerler. Renksizdirler. “Farklı ne yapabilirim” diye kafa yormazlar.
Olsalar da olmasalar da fark etmez.
19. Yorgunlar: Abi pozisyonundalardır.
Ruhları yaşlanmıştır. En sevdikleri laf “Yıllarımı verdim ben bu şirkete”dir. Etliye sütlüye fazla karışmak istemezler. Emeklilik için gün sayarlar.
20. Doğal önderler: Her şeyin doğrusunu bilirler. Eleştirilmekten hiç hoşlanmazlar.
Kendisine bağlı bir topluluk oluştururlar.
Yazan : Aydın Demirer
12 Eylül 2012 Çarşamba
Linkedin Kullanırken Yapılan 7 Hata
LinkedIn bugün profesyoneller için bir
numaralı sosyal ağ. Birçok çalışan LinkedIn kullanıyor. Kullanıyor ama
ne kadar doğru kullanıyor? Uzmanlar LinkedIn hesaplarında birçok hata
yapıldığını söylüyor. Kurumlara sosyal medya hizmeti veren OttoPilot’un
sosyal medya uzmanı Alexandra Gibson, Inc.com’da en çok yapılan 7 hatayı
şu şekilde sıralıyor:
Sadece iş ararken kullanmak: LinkedIn’de birden canlanan profiller görüyorsanız muhtemelen iş arayışına girmiş birileri var demektir. Sadece iş ararken değil, profili ve bağlantıları sürekli güncel tutmak, sadece ihtiyaç olduğunda kullanmaktan çok daha iyidir.
Profili tamamlamamak: Sizin veya şirketinizin profili zayıfsa, bilgiler eksikse, bu size bir fayda sağlamaz. Eksik bilgileri mutlaka tamamlayın. Ayrıca aramalarda daha kolay bulunabilmek için de birkaç anahtar kelime kullanarak profilinizi zenginleştirin.
Doğru gruplarda olmamak: LinkedIn’de birçok grup var. Nasıl başlayacağınızı, hangisine katılacağınızı bilmiyorsanız mezun gruplarından başlayın. Lise, üniversite olabilir. Ardından sektörel gruplara geçiş yapabilirsiniz. Hem kendi alanınız hem de çalıştığınız şirketin alakalı olduğu gruplara katılabilirsiniz.
Faydalı içerik paylaşmamak: Blog yazıyorsanız ve gerçekten faydalı bilgiler paylaştığınızı düşünüyorsanız bunu LinkedIn hesabınızda da paylaşın. Şirketinizin sitesinde yer alan bir bilgi, makale de olabilir bu. Veya hoşunuza giden, birçok kişinin ilgi duyabileceği bir site. Eğer paylaşacağınız yazı, makale dahil olduğunuz grupları ilgilendiriyorsa oralara da gönderin. Bu hem sizi düşünceli, paylaşımcı biri olarak gösterir hem de sitenize daha çok kişinin girmesini sağlar.
Bağlantıları geliştirmemek: Tekrar söylüyoruz, bu siteyi kullanmak için işinizin düşmesini beklemeyin. Belirli aralıklarla yeni kişileri ağınıza ekleyin. Gibson, çok da tanımadığınız kişileri eklememeniz gerektiğini düşünüyor: “Bunun gerçekten profesyonel bir ağ olmasını istediğinizi düşünelim, biri gelip size ‘Bağlantıların arasında X’i gördüm’ dediğinde birlikte yaptığınız işleri anlatmak var, bir de ‘Öylesine ekledim işte’ demek var.”
LinkedIn cevaplar kısmından yararlanmamak: Çok da bilinmeyen, kullanılmayan bir LinkedIn Cevaplar kısmı var. Burada bildiklerinizi paylaşabilirsiniz veya merak ettiklerinizi sorabilirsiniz. Soru soran birçok kişi var, eğer konuyla ilgili bilginiz varsa bunları paylaşabilirsiniz. Hatta soruyla ilgili olarak yazdığınız bir yazı, okuduğunuz bir makale varsa onun linkini de koyabilirsiniz.
Çalışma arkadaşlarınızı dahil etmemek: Çalışma arkadaşlarınızı sosyal ağlara çağırma fikri biraz garip gelebilir. Fakat LinkedIn profesyonel bir ağ olduğu için iş arkadaşlarınızı da buraya dahil etmekte bir sakınca yok. Hatta ileriyi de düşünün, bir şirket kuracağınız zaman eski iş arkadaşlarınızı yanınızda görmek isterseniz şu an neredeler, ne yapacaklar biliyor olacaksınız.
Kaynak: pudra.com
Sadece iş ararken kullanmak: LinkedIn’de birden canlanan profiller görüyorsanız muhtemelen iş arayışına girmiş birileri var demektir. Sadece iş ararken değil, profili ve bağlantıları sürekli güncel tutmak, sadece ihtiyaç olduğunda kullanmaktan çok daha iyidir.
Profili tamamlamamak: Sizin veya şirketinizin profili zayıfsa, bilgiler eksikse, bu size bir fayda sağlamaz. Eksik bilgileri mutlaka tamamlayın. Ayrıca aramalarda daha kolay bulunabilmek için de birkaç anahtar kelime kullanarak profilinizi zenginleştirin.
Doğru gruplarda olmamak: LinkedIn’de birçok grup var. Nasıl başlayacağınızı, hangisine katılacağınızı bilmiyorsanız mezun gruplarından başlayın. Lise, üniversite olabilir. Ardından sektörel gruplara geçiş yapabilirsiniz. Hem kendi alanınız hem de çalıştığınız şirketin alakalı olduğu gruplara katılabilirsiniz.
Faydalı içerik paylaşmamak: Blog yazıyorsanız ve gerçekten faydalı bilgiler paylaştığınızı düşünüyorsanız bunu LinkedIn hesabınızda da paylaşın. Şirketinizin sitesinde yer alan bir bilgi, makale de olabilir bu. Veya hoşunuza giden, birçok kişinin ilgi duyabileceği bir site. Eğer paylaşacağınız yazı, makale dahil olduğunuz grupları ilgilendiriyorsa oralara da gönderin. Bu hem sizi düşünceli, paylaşımcı biri olarak gösterir hem de sitenize daha çok kişinin girmesini sağlar.
Bağlantıları geliştirmemek: Tekrar söylüyoruz, bu siteyi kullanmak için işinizin düşmesini beklemeyin. Belirli aralıklarla yeni kişileri ağınıza ekleyin. Gibson, çok da tanımadığınız kişileri eklememeniz gerektiğini düşünüyor: “Bunun gerçekten profesyonel bir ağ olmasını istediğinizi düşünelim, biri gelip size ‘Bağlantıların arasında X’i gördüm’ dediğinde birlikte yaptığınız işleri anlatmak var, bir de ‘Öylesine ekledim işte’ demek var.”
LinkedIn cevaplar kısmından yararlanmamak: Çok da bilinmeyen, kullanılmayan bir LinkedIn Cevaplar kısmı var. Burada bildiklerinizi paylaşabilirsiniz veya merak ettiklerinizi sorabilirsiniz. Soru soran birçok kişi var, eğer konuyla ilgili bilginiz varsa bunları paylaşabilirsiniz. Hatta soruyla ilgili olarak yazdığınız bir yazı, okuduğunuz bir makale varsa onun linkini de koyabilirsiniz.
Çalışma arkadaşlarınızı dahil etmemek: Çalışma arkadaşlarınızı sosyal ağlara çağırma fikri biraz garip gelebilir. Fakat LinkedIn profesyonel bir ağ olduğu için iş arkadaşlarınızı da buraya dahil etmekte bir sakınca yok. Hatta ileriyi de düşünün, bir şirket kuracağınız zaman eski iş arkadaşlarınızı yanınızda görmek isterseniz şu an neredeler, ne yapacaklar biliyor olacaksınız.
Kaynak: pudra.com