Belirtmeliyim ki aşağıda yazan maddelerin hepsi görecelidir. Sonuçta insanlar yaradılış gereği karakter benzerlikleri gösterseler de farklı kişilik ve karaktere sahiptirler. Bu nedenden dolayı paylaştığım bu yazıyı, yazarın 30 yıllık iş hayatı deneyimi sonucu ortaya çıkardığı bir tablo olarak düşünmek gerekir.
1. Alaycılar ve dedikoducular: Her köşe başında ya da sigarada görebilirsiniz.
Müstehzi bakışlarla etrafı süzerler. Özel hayatınız hakkında bir iki şey biliyorlarsa, ertesi gün bunları bütün şirket bilir.
2. Cephe oluşturanlar: İçlerine ’üye olmayan giremez’. Ego santriktirler.
Kendilerinden başka kimselere saygıları yoktur. Aslında, galiba, kendilerine de yoktur.
3. Dinlemeyen, önemsemeyen yöneticiler: Önemli bir çalışma
yapmışsınızdır. Üstün körü bir bakarlar. Kendilerinin koltukları
sallanmasın diye genellikle yapılan bütün yeniliklere dudak bükerler.
Sürekli negatif enerji saçarlar.
4. Taciz edenler: Hiç hoşlanmadığınızı belli etseniz de kurtulamazsınız. Sırnaşıktırlar.
Yanından kaçsanız internette yakalanırsınız.
5. Eski tip eğitimsiz güvenlikçiler: Kraldan çok kralcıdırlar.
Herkese hiyerarşideki sırasına göre davranırlar. Üsttekilere aşırı bir
saygı, alttakilere kötü muamele…
6. Konuşmasını bilmeyenler: Kabadırlar.
Ağızdan çıkanları kulakları duymaz.
Kırıp geçmekten rahatsız olmazlar. Kendinden alt kademede çalışanları herkesin önünde azarlamaktan da keyif alırlar.
7. Narsistler: Çok havalıdırlar. Parlak görünürler. Yüksek sesle
konuşurlar. Etrafa gülücükler dağıtırlar. Müthiş özgüvenleri vardır. Ama
içleri dışarıdan görüldüğü gibi değildir. Çoğu kez kof çıkarlar.
8. Geyikçiler: Ya sigaradadırlar, ya kantinde. Mutlaka birini yakalamışlardır.
İncir çekirdeğini doldurmayacak konulardan muhabbet açarlar. Anlatırlar da anlatırlar.
9. Ne oldum delileri: Hiyerarşide basamak atlamak için doğmuşlardır.
Bir basamak atladıklarında arkadaşlarına karşı olan tavırları bile
değişir. Herkese tepeden bakarlar.
10. Mızmızlar: Onları hiçbir şekilde tatmin edemezsiniz. Sürekli her
şeyden şikâyet ederler. Kitaplarında mutluluk diye bir kavram yoktur.
Evde eşini yer, iş yerinde sizi. Maaşını iki kat artırsanız, üç kat
isterler.
11. Farklı şey söyleyen iki yönetici: Aralarında sıkışıp kalırsınız.
Birinin dediğini yapsanız diğeri bozulur. Nasrettin Hoca gibi “sen de
haklısın, sen de ve sen de” diyemeyeceğiniz için işiniz zordur.
12. Paranoyaklar: Yöneticiliğin, görevleri altındaki insanlarını
kaytarırken yakalamak olduğunu sanırlar. Herkesin onlara karşı saman
altından su yürüttüğünü düşünürler.
13. Ekip baltalayanlar: Herkes gider Mersin’e, onlar gider tersine.
Ekip çalışmasında alınan kararlara sürekli olarak muhalefet ederler.
Bıktırıcıdırlar. Onlardan birinin olduğu ekibin başarılı olma şansı
hayli azdır.
14. Vizyonsuzlar: Sözde yöneticilerdir.
Ekonomide, sektörde, şirkette, dünyada olup bitenleri analiz edemezler.
Abuk subuk kararlar verip işleri işten çıkılmaz hale getirirler.
Birkaç tane bu yüzden el değiştirmek durumunda kalmış şirket biliyorum.
15. Korkaklar: Sürekli olarak ’Acaba yanlış mı yapıyorum’ diye
düşünürler. Hata yapmamak için de hiç bir şey yapmazlar, sallan yuvarlan
işleri idare etmeye çalışırlar.
16. Kaytaranlar: Masasının üzerine dokümanları koyar, ceketini
sandalyesinin arkasına asar. Çayını da görülecek bir yere yerleştirir.
Sanki hep oradaymış da, bir iki dakikalığına çıkmış, gelecekmiş izlenimi
verir. Niye bu kadar verimsiz olduğunu anlayamazsınız bile.
17. Negatifler: “Bu iş çıkmaza girer.
Bu ürün satmaz. Yarın sağanak yağacakmış…”
Her şeye siyah gözlüklerle bakarlar.
İnsanın da kanını kuruturlar. Bir işin niye yapılamayacağını size çok iyi izah ederler.
18. Averajlar: Sabah gelirler, işleri neyse yaparlar, evlerine
dönerler. Renksizdirler. “Farklı ne yapabilirim” diye kafa yormazlar.
Olsalar da olmasalar da fark etmez.
19. Yorgunlar: Abi pozisyonundalardır.
Ruhları yaşlanmıştır. En sevdikleri laf “Yıllarımı verdim ben bu
şirkete”dir. Etliye sütlüye fazla karışmak istemezler. Emeklilik için
gün sayarlar.
20. Doğal önderler: Her şeyin doğrusunu bilirler. Eleştirilmekten hiç hoşlanmazlar.
Kendisine bağlı bir topluluk oluştururlar.
Yazan : Aydın Demirer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder