31 Ekim 2012 Çarşamba

Nasıl Terfi Edersiniz?

1- Stratejinizde belirgin değişiklikler yapın:
Şirketiniz belirli bir alana yönelmişse siz de hareketin olduğu o alanda yer alın. Amerika’nın en büyük kitap perakendecisi Barnes &Noble web sitesinin yöneticisi William Lynch’i CEO’luğa atadı. Çünkü şirket geleceğini dijital medya ve e-ticarette görüyor.


2- Kritik öneme sahip bir görev üstlenin:
Şirketin en çok önem verdiği ve üzerinde durduğu sıcak projelere dahil olun. Bu ekipler içinde alacağınız görevler sizi daha görünür kılacak ve herkesten daha çabuk terfi olmanıza yardımcı olacaktır.

3- Yönetime sıkı sorular sorun:
Steve Tobak genç bir mühendisken patronuna maaşına neden o kadar az zam aldığını sorduğunda üzerinde çalıştığı projenin öncelik sırasında sonlarda yer aldığın yanıtını almış. Bunun üzerine daha güncel bir proje ekibine katılan Tobak bunun kariyerini şekillendirmede çok yardımcı olduğunu belirtiyor.

4- Bağlantı kurabileceğiniz pozisyonları tercih edin:
Tobak kariyerindeki en kritik terfii çalıştığı şirkette almadığını söylüyor. İş yaptıkları bir şirket tam da onun nitelilerine sahip birini aradığında Tobak hiç düşünmeden bu fırsatı değerlendirmiş.

5- Büyük resme bakın:
Eğer küçük düşünürseniz küçük kalırsınız. Büyük düşündüğünüzde, büyük resmi gördüğünüzde, şirketinizin nasıl bir rekabetçi ortamda olduğunu anladığınızda bu yönde fikirler geliştirebilir ve böylelikle yöneticileriniz tarafından fark edilirsiniz.

6- Büyük bir fikir ortaya atın:
Şirketinize büyük bir iş kazandıracak ya da maddi anlamda destek olacak bir fikir bulun. Gerekirse başınızı ortaya koyun ama fikri ortaya atın. Fikriniz işe yarasın yaramasın birileri tarafından fark edilecek ve ilgiyi üzerinize çekeceksiniz.

7- Kulaklarınızla değil, aklınızla dinleyin:
Hedeflerinize odaklanır ve insanlar konuştuğunda gerçek anlamda dinlerseniz daha önce gözünüzden kaçan fırsatlardan haberiniz olur. Diğer yandan acı acı çalan bir telefonu hiçbir zaman açmamazlık etmeyin.

8- Dost canlısı, samimi, açık ve esnek olun:
Bu bazı şeyleri sineye çekmek anlamına da geliyor. Fakat emin olun günümüzde çoğu insan böyle yapıyor. Tobak birçok fırsatın kendisine gelmesindeki en önemli etkenin insanların ondan hoşlanması ve kendi fikirlerine açık olduğunu düşünmesi olduğunu söylüyor.

9- Müşteriye yakın olun:
Bu her zaman söylenir ama gerçekten de iş hayatında önemli konulardan biri. Tobak pazarlama ve satış uzmanlığı yaptığı dönemlerde kariyer basamaklarını bilgi teknolojilerinde mühendis olduğu dönemlerden daha hızlı tırmandığını söylüyor.

10- Sorun yaratan siz olmayın:
Pireyi deve yapan, sürekli mızmızlanan ve ekibinden şikayet eden biri olmayın. Böyle insanlar etiketlenir ve gerçek bir sıkıntı yaşadığında pek fazla ciddiye alınmaz. Etrafınızdaki sıkıntılara çok fazla takılmamaya çalışın ve dikkatinizi sadece hedefinizdeki başarılara odaklayın.

Kaynak: isteinsan.com.tr

18 Eylül 2012 Salı

Utangaçlık Sorunuyla Nasıl Başedilir?

Araştırmalara göre, her geçen yıl özellikle kadınlar daha çok utangaçlık problemi yaşıyor. Tanımadığınız ya da yeni tanıştığınız insanlara karşı utangaç mısınız? Bu soruya cevabınız “Evet” ise, telaşa gerek yok. Çünkü siz tamamen normal birisiniz.

Yüzünüz mü kızarıyor? 
Eğer yeni iş ortamında, ayağa kalkıp kendinizi tanıtmanız istendiğinde, yüzünüz kızarıyor, sesiniz titriyorsa, kalabalık önünde konuşmanızı gerektirecek durumlardan uzak durmaya çalışıyorsanız, maalesef utangaçsınız. Ancak “herkes konuşkan, girişken olmak zorunda değil” gerçeğini de aklınızdan çıkartmamanız gerekiyor.

Kendinizi kontrol edin 
Ama utangaçlığınız yüzünden bazı fırsatları kaçırdığınızı düşünüyorsanız, davranışlarınızı kontrol altına almanın zamanı gelmiş demektir. “Daimi Mutluluk” adındaki projesi sayesinde, kadınların birçok problemini çözerek, mutlu bir yaşam sürmesini sağlayan ABD’li psikolog Artest Battler, utangaçlığın çözülemeyecek bir problem olmadığını belirtiyor.

Nedenini araştırmak gerek
ABD’de birçok bayan hastasının utangaçlık problemi yaşadığını belirten Battler, “Birlikte bu konuya yoğunlaşarak, her 100 utangaç hastamdan 85′inin bu sorununu çözmeyi başardık. Öncelikle utangaçlığın temelini bulmak gerekiyor. Bunu konuşarak başarıyoruz. Eğer siz de tavsiyelerime uyarsanız, eski utangaçlığınızdan büyük bir bölümünü attığınızı göreceksiniz” dedi. İşte Battler’ın tavsiyeleri:

Gereksiz bazı düşüncelerden kurtulmalısınız
Utangaçlıkla iç içe yaşamak zor bir duygudur. Çevredeki insanların gözünde utanılacak duruma, aptal durumuna düşme, onlar tarafından reddedilme ya da yetersiz görülme korkusu, sizi yıldırmasın. Utangaç kadın, daima kötü düşüncelerle kendisini daha zor durumda bırakır. Aşağıdaki düşüncelerden kurtulmaya bakın, çünkü bunlar size uygun değil.
- Eyvah, biraz daha konuşursam, kendimi aptal durumuna düşüreceğim.
- Ya burada bulunan herkes benim için “salak” derse.
- Söyleyecek bir şey bulamazsam ne yapacağım.
- Şu anda konuşursam mutlaka sesim tuhaf çıkacak.
- Ya kendimi kontrol edemez de saçmalarsam…
- Kızaracağım, titreyeceğim…
- Kalbim fena halde çarpmaya başladı, ya aniden kalp krizi geçirirsem…
- Çıldırabilirim.
- Acaba çok tuhaf görünüyor muyum?
- Şu ortamdan bir kaçabilsem.
- Herkes beni izliyor.
- Ne kadar sıkıcı olduğumu mu düşünüyorlar?

Probleminizi bol bol konuşun
Psikolog Battler, utangaçlıktan kurtulmanın ilk yolunun utangaçlık hakkında bol bol konuşmaktan geçtiğini belirtiyor. Eşinizle, dostunuzla utangaç olduğunuz konuları bol bol konuşun. Ancak bunların temelde, bu kadar büyütülecek problemler olmadığını unutmadan. Örneğin yeni bir ortamda bulunmak sizi utangaçlığa itiyorsa, korkmayın. Eşinizle veya sevdiklerinizle, yeni ortamlara girmeye gayret edin. Gerçekten isterseniz, utangaçlığı yenmeye başladınız demektir.

Arkadaşınızdan yardım isteyin
Eğer kendinizi insanlarla tanışamayacak kadar utangaç hissediyorsanız, daha konuşkan ve sosyal bir arkadaşınızdan bu konuda yardım istemeniz çok akıllıca olacaktır. Arkadaşınızın sizi yeni insanlarla tanıştırmasını sağlamalısınız. Ancak, sizin hakkınızda abartılı şeyler söylemesini değil, tam tersine sizin ifade edemediğiniz bazı önemli ve güzel özelliklerinizi söyleyerek işinizi birazcık kolaylaştırmasını söyleyin. Bunu dostlarınızdan kolaylıkla isteyebileceğinizi unutmayın.

Farkınızı ortaya çıkartın
Utangaç kadının ilk etapta karşı cinsin ilgisini çekmesi için biraz farklı olması gerekiyor. Kalabalığın içinde fark edilmenizi sağlayacak bir özelliğinizi öne çıkarın. Yoksa bunu yaratmak, sizin becerinize kalıyor. Farklı olduğunuzu hissettirdiğinizde utangaçlığınızı bir gizem perdesi arkasına bile saklamanız mümkün. Bu ilk bakışta biraz zor gözükebilir ancak siz artık utangaçlık probleminizden kurtulmak istiyorsunuz. Önünüze çıkan hiçbir olay sizi korkutmasın.

Doğru hamleler yapın
Kendinizi biriyle  sohbet etme ile utangaçlığınız arasında sıkışmış durumda bulduğunuzda, karşınızdaki kişiye hemen bir soru yöneltin. Ancak dikkat edin soru, saçma olmasın. Hiç konuşmadan suratına bakmaktansa, sorduğunuz soru onun konuşmasını sağlayacak, böylece sohbet kesilmemiş olacaktır. Onun verdiği cevabın arkasından aynı soruya siz de kendi cevabınızı vererek, konuşmayı akıllı bir şekilde uzatabilirsiniz. Bunu kolaylıkla başarabilirsiniz. Çünkü bu imkânsız değil.
Kaynak: Kisiselbasari

17 Eylül 2012 Pazartesi

Einstein'dan 10 Öğüt

1. Merakınızın peşinden gidin “Benim özel bir yeteneğim yok. Yalnızca tutkulu bir meraklıyım.”
Sizin merakınızı çeken nedir? Neyi en çok merak ediyorsunuz? Merakınızın peşinden giderseniz başarıya ulaşırsınız.

2. Azim paha biçilmezdir “Çok zeki olduğumdan değil, sorunlarla uğraşmaktan vazgeçmediğimden başarıyorum.”
Belirlediğiniz yolun sonuna ulaşacak kadar sabırlı mısınız? Posta pullarının gideceği yere varasıya kadar mektuba yapışıp kalmasından ötürü çok değerli olduğu söylenir. Posta pulu gibi olun ve başladığınız işi bitirin.

3. Bugüne odaklanın ” Güzel bir kızı öperken düzgün araba kullanan birisi, öpücüğe hak ettiği dikkati vermiyor demektir.”
İki atı aynı anda süremezsiniz. Bir şeyler yapabilirsiniz ama her şeyi yapamazsınız. Şimdiye odaklanın ve bütün enerjinizi şu anda yaptığınız işe verin.

4. Hayal gücü güç verir “Hayal gücü her şeydir. Sizi bekleyen güzelliklerin önizlemesi gibidir. Hayal gücü bilgiden daha değerlidir. Bilgi sınırlıdır ve son kullanma tarihine sahiptir. Hayal gücünün ise ne sınırı ne de son kullanma tarihi vardır. Daha da ötesi hayal gücü hep yeni bilgilerin yolunu açar.”

5. Hata yapın “Hiç hata yapmamış bir insan yeni bir şey denememiş demektir.”
Hata yapmaktan korkmayın. Eğer nasıl okuyacağınızı bilirseniz hatalar sizi daha iyi bir konuma getirebilir. Başarılı olmak istiyorsanız yaptığınız hataları üçe katlayın.

6. Anı yaşayın “Ben geleceği hiç düşünmem, ne de olsa gelecektir.”
Geleceği ayarlamanın tek yolu olabilidiğiniz kadar şimdide olmaktır. Şu anda dünü ya da yarını değiştiremezsiniz. Önemli olan tek an, şimdidir.

7. Değer yaratın ” Başarılı olmaya değil, değerli olmaya çalışın.”
Zamanınızı başarılı olmak için harcamayın, değerler yaratın. Eğer değerli olursanız başarı kendiliğinden gelecektir.

8. Farklı sonuçlar beklemeyin “Delilik: Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek.”
Her gün aynı rutinde yaşayarak farklı görünmeyi bekleyemezsiniz. Hayatınızın değişmesini istiyorsanız kendinizi değiştirmelisiniz.

9. Bilgi deneyimden gelir ” Bilgi malumat değildir. Bilmenin tek yolu deneyimlemektir.”
Bir konuyu tartışabilirsiniz ama bu size sadece felsefi bir anlayış kazandırır. Bir konuyu bilmek istiyorsanız onu deneyimlemelisiniz.

10. Kuralları öğrenin, daha iyi oynayın ” Oyunun kurallarını öğrenmek zorundasınız. Böylece herkesten iyi oynayabilirsiniz.”

Yapmanız gereken iki şey var. Birincisi oynadığınız oyunun kurallarını öğrenmek. İkincisi ise oyunu herkesten iyi oynamayı istemek. Bu iki şeyi yaparsanız başarı sizinle olur!..
Kaynak:Milliyet

14 Eylül 2012 Cuma

Başarı = İnanmak + Çalışmak

Bugün kime sorsanız size bir çok formül açıklar hepsi de eminim başarı odaklıdır. Hatta çoğu zaman hikayelerini okumuşsunuzdur ya da bazı insanlardan dinlemişsinizdir başarının sırrını. Aslına bakarsanız çoğu güzel ve öğretici hikayeler. Ancak somut veriler her zaman daha doğru adımlar atmamız için birer örnektir.

Öncelikle bir benzetme ile başarıyı anlatmaya çalışacağım daha sonra da somut bir örnek vererek size başarının ne ifade ettiğini ve ne kadar anlamlı olduğunu aktarmaya çalışacağım.

Başarı henüz doğan bir kelebek olsun. Kanatlarından biri inanmak diğeri ise çalışmak olsun. Bir kelebeğin uçabilmesi için 2 kanada ihtiyacı vardır bu kanatlardan bir tanesi olmadığı zaman kelebek uçamayacaktır. İşte başarı da kelebek gibidir, nasıl ki 2 kanadı olduğunda kelebek uçabilirse; başarı da inanmak ve çalışmak ile mümkündür.

Peki ya somut örnek? Galiba aşağıda paylaştığım kadar dünya da başarıyı açıklayabilecek pek az somut örnek vardır.

Abraham LİNCOLN:

31 yaşında iş hayatında başarısızlığa uğradı.
31 yaşında sevgilisinin ölümünü gördü.
36 yaşında depresyondaydı .
38 yaşında kongre seçimlerine girdi ve kaybetti.
43 yaşında kongre seçimlerine girdi ve kaybetti.
48 yaşında kongre seçimlerine girdi ve kaybetti.
55 yaşında senatörlük seçimlerine girdi ve kaybetti.
58 yaşında senatörlük seçimlerini kaybetti.
60 yaşında ABD Başkanı seçildi.

Eğer inanmak bir işe başlayabilmenin yarısı ise, çalışmak da kesinlikle diğer yarısıdır. Zaten bir insan inandığı bir işi çalışarak tamamlayabiliyor ise hedefine ulaşmış demektir ki bu da kuşkusuz başarıdır.. Eğer Lincoln bu kadar inanmasaydı ve bu kadar çalışmasaydı başarıyı yakalayabilir miydi? Elbette hayır..

Ogün Burhan AYDIN  14.09.12

13 Eylül 2012 Perşembe

Çalışması Zor 20 İnsan Tipi

Belirtmeliyim ki aşağıda yazan maddelerin hepsi görecelidir. Sonuçta insanlar yaradılış gereği karakter benzerlikleri gösterseler de farklı kişilik ve karaktere sahiptirler. Bu nedenden dolayı paylaştığım bu yazıyı, yazarın 30 yıllık iş hayatı deneyimi sonucu ortaya çıkardığı bir tablo olarak düşünmek gerekir.

1. Alaycılar ve dedikoducular: Her köşe başında ya da sigarada görebilirsiniz.
Müstehzi bakışlarla etrafı süzerler. Özel hayatınız hakkında bir iki şey biliyorlarsa, ertesi gün bunları bütün şirket bilir.

2. Cephe oluşturanlar: İçlerine ’üye olmayan giremez’. Ego santriktirler.
Kendilerinden başka kimselere saygıları yoktur. Aslında, galiba, kendilerine de yoktur.

3. Dinlemeyen, önemsemeyen yöneticiler: Önemli bir çalışma yapmışsınızdır. Üstün körü bir bakarlar. Kendilerinin koltukları sallanmasın diye genellikle yapılan bütün yeniliklere dudak bükerler. Sürekli negatif enerji saçarlar.

4. Taciz edenler: Hiç hoşlanmadığınızı belli etseniz de kurtulamazsınız. Sırnaşıktırlar.
Yanından kaçsanız internette yakalanırsınız.

5. Eski tip eğitimsiz güvenlikçiler: Kraldan çok kralcıdırlar. Herkese hiyerarşideki sırasına göre davranırlar. Üsttekilere aşırı bir saygı, alttakilere kötü muamele…

6. Konuşmasını bilmeyenler: Kabadırlar.
Ağızdan çıkanları kulakları duymaz.
Kırıp geçmekten rahatsız olmazlar. Kendinden alt kademede çalışanları herkesin önünde azarlamaktan da keyif alırlar.

7. Narsistler: Çok havalıdırlar. Parlak görünürler. Yüksek sesle konuşurlar. Etrafa gülücükler dağıtırlar. Müthiş özgüvenleri vardır. Ama içleri dışarıdan görüldüğü gibi değildir. Çoğu kez kof çıkarlar.

8. Geyikçiler: Ya sigaradadırlar, ya kantinde. Mutlaka birini yakalamışlardır.
İncir çekirdeğini doldurmayacak konulardan muhabbet açarlar. Anlatırlar da anlatırlar.

9. Ne oldum delileri: Hiyerarşide basamak atlamak için doğmuşlardır. Bir basamak atladıklarında arkadaşlarına karşı olan tavırları bile değişir. Herkese tepeden bakarlar.

10. Mızmızlar: Onları hiçbir şekilde tatmin edemezsiniz. Sürekli her şeyden şikâyet ederler. Kitaplarında mutluluk diye bir kavram yoktur. Evde eşini yer, iş yerinde sizi. Maaşını iki kat artırsanız, üç kat isterler.

11. Farklı şey söyleyen iki yönetici: Aralarında sıkışıp kalırsınız. Birinin dediğini yapsanız diğeri bozulur. Nasrettin Hoca gibi “sen de haklısın, sen de ve sen de” diyemeyeceğiniz için işiniz zordur.

12. Paranoyaklar: Yöneticiliğin, görevleri altındaki insanlarını kaytarırken yakalamak olduğunu sanırlar. Herkesin onlara karşı saman altından su yürüttüğünü düşünürler.

13. Ekip baltalayanlar: Herkes gider Mersin’e, onlar gider tersine. Ekip çalışmasında alınan kararlara sürekli olarak muhalefet ederler. Bıktırıcıdırlar. Onlardan birinin olduğu ekibin başarılı olma şansı hayli azdır.

14. Vizyonsuzlar: Sözde yöneticilerdir.
Ekonomide, sektörde, şirkette, dünyada olup bitenleri analiz edemezler. Abuk subuk kararlar verip işleri işten çıkılmaz hale getirirler.
Birkaç tane bu yüzden el değiştirmek durumunda kalmış şirket biliyorum.

15. Korkaklar: Sürekli olarak ’Acaba yanlış mı yapıyorum’ diye düşünürler. Hata yapmamak için de hiç bir şey yapmazlar, sallan yuvarlan işleri idare etmeye çalışırlar.

16. Kaytaranlar: Masasının üzerine dokümanları koyar, ceketini sandalyesinin arkasına asar. Çayını da görülecek bir yere yerleştirir. Sanki hep oradaymış da, bir iki dakikalığına çıkmış, gelecekmiş izlenimi verir. Niye bu kadar verimsiz olduğunu anlayamazsınız bile.

17. Negatifler: “Bu iş çıkmaza girer.
Bu ürün satmaz. Yarın sağanak yağacakmış…”
Her şeye siyah gözlüklerle bakarlar.
İnsanın da kanını kuruturlar. Bir işin niye yapılamayacağını size çok iyi izah ederler.

18. Averajlar: Sabah gelirler, işleri neyse yaparlar, evlerine dönerler. Renksizdirler. “Farklı ne yapabilirim” diye kafa yormazlar.
Olsalar da olmasalar da fark etmez.

19. Yorgunlar: Abi pozisyonundalardır.
Ruhları yaşlanmıştır. En sevdikleri laf “Yıllarımı verdim ben bu şirkete”dir. Etliye sütlüye fazla karışmak istemezler. Emeklilik için gün sayarlar.

20. Doğal önderler: Her şeyin doğrusunu bilirler. Eleştirilmekten hiç hoşlanmazlar.
Kendisine bağlı bir topluluk oluştururlar.

Yazan : Aydın Demirer

12 Eylül 2012 Çarşamba

Linkedin Kullanırken Yapılan 7 Hata

LinkedIn bugün profesyoneller için bir numaralı sosyal ağ. Birçok çalışan LinkedIn kullanıyor. Kullanıyor ama ne kadar doğru kullanıyor? Uzmanlar LinkedIn hesaplarında birçok hata yapıldığını söylüyor. Kurumlara sosyal medya hizmeti veren OttoPilot’un sosyal medya uzmanı Alexandra Gibson, Inc.com’da en çok yapılan 7 hatayı şu şekilde sıralıyor:
 
Sadece iş ararken kullanmak: LinkedIn’de birden canlanan profiller görüyorsanız muhtemelen iş arayışına girmiş birileri var demektir. Sadece iş ararken değil, profili ve bağlantıları sürekli güncel tutmak, sadece ihtiyaç olduğunda kullanmaktan çok daha iyidir.

Profili tamamlamamak: Sizin veya şirketinizin profili zayıfsa, bilgiler eksikse, bu size bir fayda sağlamaz. Eksik bilgileri mutlaka tamamlayın. Ayrıca aramalarda daha kolay bulunabilmek için de birkaç anahtar kelime kullanarak profilinizi zenginleştirin.

Doğru gruplarda olmamak: LinkedIn’de birçok grup var. Nasıl başlayacağınızı, hangisine katılacağınızı bilmiyorsanız mezun gruplarından başlayın. Lise, üniversite olabilir. Ardından sektörel gruplara geçiş yapabilirsiniz. Hem kendi alanınız hem de çalıştığınız şirketin alakalı olduğu gruplara katılabilirsiniz.

Faydalı içerik paylaşmamak: Blog yazıyorsanız ve gerçekten faydalı bilgiler paylaştığınızı düşünüyorsanız bunu LinkedIn hesabınızda da paylaşın. Şirketinizin sitesinde yer alan bir bilgi, makale de olabilir bu. Veya hoşunuza giden, birçok kişinin ilgi duyabileceği bir site. Eğer paylaşacağınız yazı, makale dahil olduğunuz grupları ilgilendiriyorsa oralara da gönderin. Bu hem sizi düşünceli, paylaşımcı biri olarak gösterir hem de sitenize daha çok kişinin girmesini sağlar.

Bağlantıları geliştirmemek: Tekrar söylüyoruz, bu siteyi kullanmak için işinizin düşmesini beklemeyin. Belirli aralıklarla yeni kişileri ağınıza ekleyin. Gibson, çok da tanımadığınız kişileri eklememeniz gerektiğini düşünüyor: “Bunun gerçekten profesyonel bir ağ olmasını istediğinizi düşünelim, biri gelip size ‘Bağlantıların arasında X’i gördüm’ dediğinde birlikte yaptığınız işleri anlatmak var, bir de ‘Öylesine ekledim işte’ demek var.”

LinkedIn cevaplar kısmından yararlanmamak: Çok da bilinmeyen, kullanılmayan bir LinkedIn Cevaplar kısmı var. Burada bildiklerinizi paylaşabilirsiniz veya merak ettiklerinizi sorabilirsiniz. Soru soran birçok kişi var, eğer konuyla ilgili bilginiz varsa bunları paylaşabilirsiniz. Hatta soruyla ilgili olarak yazdığınız bir yazı, okuduğunuz bir makale varsa onun linkini de koyabilirsiniz.

Çalışma arkadaşlarınızı dahil etmemek: Çalışma arkadaşlarınızı sosyal ağlara çağırma fikri biraz garip gelebilir. Fakat LinkedIn profesyonel bir ağ olduğu için iş arkadaşlarınızı da buraya dahil etmekte bir sakınca yok. Hatta ileriyi de düşünün, bir şirket kuracağınız zaman eski iş arkadaşlarınızı yanınızda görmek isterseniz şu an neredeler, ne yapacaklar biliyor olacaksınız.

Kaynak: pudra.com

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Başarısızlık Yeniden Deneyebilme Fırsatıdır

Durmadan çalışmak yüzünden Edisonun gözleri yanıyor, dayanılmaz sancılar veriyordu. Ama o bunları kimseye söylemiyor, sadece hatıra defterine kaydediyordu. Peşpeşe deneylerin sürdüğü bir gün asistanı:
- Artık bu işten vazgeçsek! deyiverdi.
- Niçin?
- Çünkü şu ana kadar iki bin deney yaptık ve hiçbir sonuç alamadık!
Edison hemen itiraz etti:
- Bu doğru değil… 
Evet, amacımıza ulaşamadık ama hiçbir netice elde edemediğimiz doğru değildir. Çünkü aradığımız şeyin yaptığımız şeyin yaptığımız bu iki bin deney içinde bulunmadığını öğrenmiş bulunuyoruz.
 1879 Kasımında Edison bir gece yazı masasının başına oturmuş, sönük bir puroyu emerek ne yapacağını düşünüyordu. Dalgın dalgın ceketinin düğmelerinden birini çevirirken düğme koptu. Üstünden bir iplik parçası sarkıyordu. Birden yerinden fırladı, laboratuara geçti ve teknisyenlerine iplik parçasını gösterdi. Böylesini acaba ceyran nakledici olarak kullandık mı hiç? Demek kullanmadık! Öyleyse gidin bir yumak ip alın, ufak parçalar halinde kesin, kömürleştirin ve lambalarınızı takın.
Asistanları sonuç ummamakla beraber hemen dediğini yaptılar. Edison’un bu fikri, bu sahadaki çalışmalarından vazgeçmeden önce başvurulacak son çare olarak görülüyordu.
Kömürleştirilen iplikler her seferinde kırılmasına rağmen bu hassas ipliklerden biri kırılmadan lambaların birine takılabildi. Lambanın havası hemen boşaltıldı. Lambaya elektrik verildiğinde iplik kızdı ve tatlı sarı bir ışık meydana geldi. Edison ve arkadaşları ışığı meydana geldi.Edison ve arkadaşları ışığa büyülenmiş gibi bakıyorlar.Acaba ne kadar sürecekti?Ampul saatlerce sönmedi.Süren çalışmalar sonunda elektrik santrali yapmak, 900 binada elektrik şebekesi kurmak,binlerce sayaç yerleştirmek,duylarıyla beraber 14.000 ampul yapmak gerekti.
4 Eylül 1882de meşhur mucidin bir işareti üzerine akım verildiği zaman, bütün mahallenin yüzlerce binasında binlerce elektrik hâllenin yüzlerce binasında binlerce elektrik ampulü yandı ve etrafa parlak, tatlı ışıklar saçılmaya başladı.
Edison devrinin en büyük meraklısı ilan edildi. Herkes sadece lambaları değil, onu da görebilmek için akın etti. Edisonu tanımayan kimse kalmadı.
Kaynak: Genç gelişim

9 Ağustos 2012 Perşembe

Çok Uluslu Şirketlerin Sosyal Medya Kullanımı -1

Çok Uluslu Şirket denilince aklınıza nelerin gelebildiğini az çok tahmin edebiliyorum. Çok Uluslu Şirket kavramının ne anlama geldiğinden pek bahsetmek istemiyorum. Ancak; bazı gerçekler var ki bunlardan bahsetmeliyim. Örneğin dünya üzerindeki en büyük 100 ekonominin 51'i Çok Uluslu Şirket'tir.

Buradan yola çıkarsak Çok Uluslu Şirketlerin dünya üzerinde ne kadar söz sahibi olabildiğini ve ne kadar büyük olabildiklerini tahmin edebiliriz.
Peki şu soruya yanıt arayalım: "Küreselleşen dünya ekonomisinde en büyük role sahip olan ÇUŞ'lar, Sosyal Medya'da ne kadar aktif?"

Aslına bakarsanız ilk bakışta bu soruya cevap vermek çok kolay gibi gözükse de bu sorunun cevabı çok net olmamakla birlikte biraz karışıktır. Biraz daha açalım.. ÇUŞ'ların hiyerarşik düzeni ve organizasyon yapıları bildiğimiz şirketlerden biraz daha karışık ve daha farklı bir sistem üzerine kurulmuş. A ülkesinde alınan bir kararın, genel merkezin onayına sunulması ve oradan gelecek olumlu/olumsuz cevabın sonucuna göre hareket edilmesi gerekmektedir.

Her ülkenin sosyal medyası da, o ülkenin aynasıdır, dolayısı ile siz ülkenizde sosyal medya hesabı oluşturmak istediğinizde öncelikle şirket politikası gereği onay alınması gerekecektir. Daha sonra her ülkede bir sosyal medya hesabı yönetim standardının oluşması gerekecektir. Hesap oluşturulmasından yönetimine kadar bir çok süreçten geçeceği için hantal bir yapıda işleyecektir.

Buradan şunu çıkarabilir miyiz, bütün ÇUŞ'lar böyle midir? Hayır sadece istisnalar kaydeyi bozmaz. Şimdiye kadar görünenden bahsetmemiz gerekirse geneli sosyal medya kullanımında sınıfta kalmıştır. Bunun önemi de şirketlerin verdikleri hizmet ve ürün desteği ile ortaya çıkmaktadır. Ne kadar kolay iletişim o kadar güçlü hizmet demektir.
Ogün Burhan AYDIN 08.08.2012

8 Ağustos 2012 Çarşamba

En Zorlu 15 Mülakat Sorusu ve Cevapları

1-NİÇİN BU ALANDA ÇALIŞMAK İSTİYORSUNUZ?
YANLIŞ CEVAP:
”Alışveriş yapmayı çok severim, çocukken bile saatlerce katalogları incelerdim.”
Sizi işe alacak yetkili için neyi sevip sevmediğiniz hiç önemli değildir. Belli bir alandaki geçmişinizi ve varsa başarı öykülerinizi anlatmaya odaklanın.

DOĞRU CEVAP:
”Alışveriş yapmayı her zaman sevdim ama bir mağazada çalıştığımdan beri benim ilgimi çeken asıl kısım işin pazarlama kısmı oldu. Çalıştığım yerde ürettiğimiz kıyafetler çok kaliteliydi ama düzenli bir satışımız yoktu. Bu yüzden bir işletmeciyle pazarlama stratejileri üzerine çalıştım ve satışlarımız ilk yılda %25 arttı. Bu endüstri dalında başarılı olmak çok harika bir histi ve kendimi ürünlerin tanıtımı ve pazarlanmasına adadım.”

2- BİZE KENDİNİZDEN BAHSEDİN
YANLIŞ CEVAP:
”Michigan Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nden geçen yıl mezun oldum ama biyolojinin benim ilgi alanım olmadığının farkına vardım. Böylece başka bir alanda ilk işimi buldum ve satış departmanında işe başladım. Daha sonra bir hukuk firmasının mali işleriyle ilgilendim. Son olarak da birkaç aylık bir tatil arasından sonra tekrar pazarlama dalında çalışmak istedim ve işte daha rekabete açık bir pozisyon için buradayım.”
Kendiniz hakkında kronolojik bir sıralama vermektense, güçlü yanlarınız üzerinde durun ve başvurduğunuz pozisyona uygun olarak örneklerle, bu alandaki başarılarınızı kanıtlayın.

DOĞRU CEVAP:
”Çok güçlü iletişim kurabilen biriyimdir. Satış departmanında iki yıl çalışmak kendime olan güvenimi arttırdı ve müşterinin güvenini kazanmanın önemini kavrattı. Ayrıca bu işte gerçekten başarılı olabileceğimi anladım. Son işimde firma için müşterilerinin devamlılığını sağlama ve yeni müşteriler bulabilmek adına bir mektup stratejisi belirledim. Bunun sonucunda firmanın karı 2 yılda %10 artış gösterdi. Ek olarak, firmaların daha iyi pazarlama olanakları bulmak adına internet ortamından nasıl yararlanabileceğine dair yeni fikirler üzerinde çalışıyorum ve bu fikirleri seve seve sizin için hayat geçirebilirim.”

3- ESKİ PATRONUNUZ HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
YANLIŞ CEVAP:
”Gerçekten yeteneksiz biriydi ve onunla çalışmak bir kabus gibiydi ki bu yüzden işten ayrıldım.”
Unutmayın ki eğer işe alınırsanız bunları anlattığınız kişi bir gün patronunuz olabilir. İşe alacakları birinden isteyebilecekleri son şey büyük ihtimalle ağzının bozuk olmasıdır. Eski patronunuzdan kötü bahsetmektense, pozitif yaklaşın ve ondan ne öğrendiğinize odaklanın.(gerçekte ne kadar kötü biri olsa bile)

DOĞRU CEVAP:
”Eski patronum işlerin zamanında bitirilmesi konusunda çok hassastı ve bu konuya her şeyden çok önem verirdi. Onun bu tutumu beni daha çok çalışmaya itti ve işlerin zamanında bitirilmesinin önemini kavramamı sağladı.”

4- NİÇİN ŞİMDİKİ İŞİNİZDEN AYRILMAK İSTİYORSUNUZ?
YANLIŞ CEVAP:
”Patronuma ve yaptığım işe katlanamıyorum.”
Yaptığınız işle ve patronunuzla ilgili kötü konuşmamanız gerektiğini tekrar hatırlayın ve olumlu yönler üzerinde durun.

DOĞRU CEVAP:
”Şu anki rolümden çok şey öğrendim, ama şimdi sınırlarımı genişletmek ve yeni yetenekler kazanmak için, potansiyeli olduğunu düşündüğüm yeni bir iş arıyorum.”

5- 5 YIL İÇİNDE KENDİNİZİ NEREDE GÖRÜYORSUNUZ?
YANLIŞ CEVAP:
”Miami’de bir plajda rahatlarken” veya ”sizin firmanızda çalışırken.”
Bu soru için gerçekten doğru bir cevap yoktur ama karşınızdaki kişi sizden amaçlarınızı, kariyeriniz doğrultusundaki planlarınızı ve kendinizi onun şirketine adayıp adamayacağınızı duymak ister. Yani hayallerinizi anlatmaktan veya esprili olmaya çalışmaktansa, onlara eylemlerinizdeki kararlılığınızı ve sorumluluklarınızın bilincine sahip olduğunuzu gösterin.

DOĞRU CEVAP:
”Beş yıl içinde bu iş dalında daha donanımlı hale gelmeyi istiyorum. Ayrıca insanlarla birlikte çalışmayı çok seviyorum ve firmada iletişim becerilerimi ve iş hakkındaki bilgilerimi daha verimli kullanabileceğim bir yönetici pozisyonunda çalışmayı hedefliyorum.”

6- EN BÜYÜK ZAYIFLIĞINIZ NEDİR?
YANLIŞ CEVAP:
”Çok çalışmayı sevmem” veya ”Sarışın olmak.”
Bu soru pozitif bir etki bırakmak için çok büyük bir fırsattır. Ama soruya bir klişeyle veya gereksiz bir şakayla cevap vermek yerine üstesinden geldiğiniz bir zayıflığınızı örnek gösterebilirsiniz.

DOĞRU CEVAP:
”Topluluk karşısında konuşma yaparken kendimi hiç rahat hissedemezdim ve bu sizin de bildiğiniz gibi iş alanında benim için büyük bir engeldi. Bunun büyük bir sorun olduğunu fark ettikten sonra eski patronuma bu konuda bir kurs almak istediğimi belirttim ve bir kursa kaydoldum. Bunun sonucunda bu engelin üstesinden geldim. O zamandan beri çok önemli yöneticiler karşısında birçok sunum yaptım ve gayet başarılı oldum. Bu işi yapmayı hala sevmiyorum ama kimse başarısız olduğumu söyleyemez.

7-MAAŞ KONUSUNDA BEKLENTİLERİNİZ NEDİR?
YANLIŞ CEVAP:
”Bundan önceki işimde 35 bin dolar civarında kazanıyordum, yani artık 40 dolar civarı bir beklentim var.”
Kesin rakamlar vermekten kaçınmalısınız. Maaş konusunda pazarlık etmeye çalışırsanız işi kaybedersiniz. Beklentinizin para değil iş olduğunu defalarca tekrarlayın. Eğer bir miktar belirtmek zorundaysanız çalıştığınız konum ve yaşadığınız şehre bağlı geniş tabanlı bir miktar belirtin.

DOĞRU CEVAP:
”Kazanacağım paradan çok çalışacağım konumla ilgileniyorum. Beş yıllık tecrübelerim dahilinde çalışacağım konuma uygun bir maaş beklentisi içerisindeyim. Ayrıca bu şehirde yaşamanın yüksek maliyeti göz önünde bulundurularak belirlenen adil bir maaş benim için uygun olacaktır.”

8-NİÇİN SİZİ İŞE ALMALIYIZ?
YANLIŞ CEVAP:
”Çünkü bu iş için en uygun aday benim.”
Güzel bir cevap sizin özelliklerinizi ve sizi neyin özel yaptığını vurgular.

DOĞRU CEVAP:
”On yıl boyunca yönetici asistanlığı yaptım ve patronum sıkça ben olmadan işlerinin çok zor olacağını vurgulardı. Ayrıca bilgisayar eğitimi almaya da zaman ayırdım ve Excel konusundan çok ilerleme kaydettim ki bu da çok daha hızlı çalışabileceğim anlamına geliyor. Patronumun benden beklediklerinden çok daha fazlasını yapmaya gayret ederim ve çoğu kişi için iyi olan benim için asla yeteri kadar iyi değildir.”

9-EN BÜYÜK BAŞARISIZLIĞIN NEYDİ? VE BUNDAN NE ÖĞRENDİN?
YANLIŞ CEVAP:
”Hukuk fakültesini bitiremedim ve o günden beri sadece zor olduğu için bir şeyden vazgeçmenin ne kadar büyük bir hata olduğunu biliyorum.”
Aslına bakarsanız sizi gerçekten başarısız gösterebilecek bir pişmanlığınızı vurgulamak zorunda değilsiniz. Bunun yerine daha önemsiz bir başarısızlığınız üzerinde durun ve ondan çıkardığınız dersi belirtin.

DOĞRU CEVAP:
” Üniversitedeyken ders programımı tamamlamak için sanat dersi aldım. Ama o dersi pek ciddiye almadım, mühendislik derslerimle kıyaslayınca parkta bomboş yürümek kadar kolay görünüyordu. Dönem ortasında düşen notlarımdan anladım ki eğer bu dersi geçemezsem bursumu bile kaybedebilirim. Dönemin geri kalanında bu ders için çok çalıştım ve yeterli bir not almayı başardım. Sonra anladım ki yaptığım şey ne olursa olsun, en iyisini tüm gücümle yapmalıyım aksi halde emek harcadığım onca şey boşa gider.”

10-ÇALIŞMADAN GEÇİRDİĞİN ZAMANI NASIL AÇIKLAYABİLİRSİN?
YANLIŞ CEVAP:
” Çalışmaktan çok yorulmuştum, bu yüzden bir molaya ihtiyacım vardı” veya ”İş bulamadım.”
İşsiz geçirilen dönemleri açıklamak daima zordur. Tembel biri veya işe alınmaması gereken biri izlenimi vermek istemiyorsanız işsizliğinizi sizin seçtiğiniz bir ve mantıklı bir sebepten kaynaklandığı göstermenin bir yolunu bulmalısınız.

DOĞRU CEVAP:
”İşim benim için çok önemlidir. Önüme çıkan ilk teklifi beni mutsuz etme ihtimali olmasına rağmen kabul etmektense, doğru iş için, doğru kararı verebilmek adına, doğru zamanı bekledim.”

11. HANGİ ŞARTLARDA İŞİNİZ SİZİ MUTLU EDER?
YANLIŞ CEVAP:
“İşimi iyi yaptığım zamanlar aldığım övgüler beni çok mutlu eder.”
Belirsiz cevaplar vermektense, iyi olduğunuz, zevk aldığınız ve bu işle bağlantısı olan durumlardan bahsedin. Bu soru ilgi alanınızı belirtmek, bu işe ne kadar uygun olduğunuzu göstermek ve istekli olduğunuzu kanıtlamak için bir fırsat olabilir.

DOĞRU CEVAP:
Ben insanlarla beraber olduğum, müşterilerle ilgilendiğim ve onlara sağlanabilecek en iyi olanakları sağlayıp onları memnun edebildiğim sürece mutluyumdur. Bu benim için çalışmanın en iyi yanıdır ve bu nedenle daha iyi bir konumda müşterilerle daha iyi bir iletişim kurabileceğim için sizinle çalışmak istiyorum

12-İŞİNİZİN EN AZ SEVDİĞİNİZ YANI NEDİR?
YANLIŞ CEVAP:
“İstikrarsız, başarısızlık getirebilecek işleri sevmem.”
Eski işinizin ekonomik, siyasal ve kültürel durumuyla ilgili yorumlar yapmaktan kaçının. Bu tip yorumlar ne kadar doğru olursa olsun üzerinizde negatif bir izlenim bırakacaktır. Ayrıca yeni işinizde sahip olabileceğiniz konumun işlevleriyle ilgili hoşlanmadığınız bir durum varsa bu tip yorumlar da yapmayın.

DOĞRU CEVAP:
“Eski işime dair nefret ettiğim bir durum söz konusu olmasa da, işimin hoşlanmadığım bazı yönleri vardı. Eski konumumda haftada en az iki kere seyahat etmem gerekiyordu. Seyahat etmeyi her ne kadar çok sevsem de, ayda iki seyahat bazen çok yorucu olabiliyordu. Bu sebepten dolayı kendime iş harici pek fazla vakit ayıramıyordum. Yine aynı konumda çalışacak olsam da, daha az seyahat etmeyi tercih ederim.”

13. İŞ ARKADAŞLARINIZLA YAŞADIĞINIZ BİR PROBLEMDEN BAHSEDİN
YANLIŞ CEVAP:
“Çevremdekilerle hep iyi geçinirim dolayısıyla hiçbir iş arkadaşımla problem yaşamadım.”
Firmalar bu tip kaçak cevaplardan hoşlanmazlar. Ayrıca büyük ihtimalle yalan söylediğinizi düşünürler. Gerçek olabilecek bir örnek verin ve onu kendi lehinize çevirin

DOĞRU CEVAP:
“Bir kaç tane hemşire arkadaşımla vardiya sırasının kimde olduğu ve çocuk hastaların aileleriyle konuşmanın kimin görevi olduğuna dair bir anlaşmazlık yaşamıştım. Kişiliklerimiz uyuşmuyordu. Tartışmadan üç ay sonra, arkadaşlarımdan birine beraber öğle yemeği yemeyi teklif ettim. Yemek boyunca aramızdaki farklılıklardan ve niçin anlaşamadığımızdan bahsettik Bu konuşma aramızdaki sorunların çoğunu çözdü. Daha farklı iletişim kurmaya ve beraber iyi çalışabilmeye başladık. Bence konuşmak sorunlarınızı çözmenizin en etkili yoludur.

14. NELER SİZİ MOTİVE EDER?
YANLIŞ CEVAP:
“İşimi iyi yaptığım zamanlar ödüllendirilmek.”
Bu yanlış bir cevap değildir ancak önemli bir fırsatı kaçırmanıza sebep olur. Bu soru iyi özellikleriniz üstünde durmanız, karakteriniz hakkında daha ayrıntılı bilgiler vermek için önemli bir fırsattır. Bu yüzden genel ve içi boş cevaplar vermektense, örneklerle kendinizi açıklamayı denemelisiniz.

DOĞRU CEVAP:
“Son işimde daima zor geçen teslim tarihlerindeki rekabet beni çok motive ederdi. Ürünlerin teslimini tam zamanında yapma konusunda %100 başarılı olmak zorundaydım. Bu işin çok hızlı yapılması gerektiğini ve zor olacağını bilmeme rağmen, yaşanan rekabetten çok hoşlanırdım.”

15-ARKADAŞLARINIZ SİZİ NASIL TARİF EDER?
YANLIŞ CEVAP:
“Gerçekten çok iyi bir dinleyiciyimdir.”
İyi bir dinleyici olmak çok önemli bir özellik olmasına rağmen, işvereniniz büyük bir ihtimalle bunu umursamayacaktır. Seni büyük bir ihtimalle omzunda ağlamak için işe almıyorlardır. Cevapların başvurduğun pozisyonda başarılı olabileceğini destekler nitelikte ve kendine özgü olmalıdır. Eğer isterseniz örnek verebilirsiniz.

DOĞRU CEVAP:
“Arkadaşlarım beni büyük bir ihtimalle çok hırslı olarak tanımlayacaktır. İstediğimi elde edene kadar asla geri adım atmam. Program geliştirici olarak çalıştığım dönemde teknoloji konferansı için konuşmacılara götürdüğüm tekliflerden tek tek ret cevabı aldım. Ancak gerçekten büyük oynamak istiyordum ve “hayır”ı bir cevap olarak asla kabul etmedim. Hepsine ve yeni kişilere tekrar tekrar teklif götürdükten sonra konferansın katılımı planladığımın iki katına çıktı. Birçok kişi bir kez hayır dedikten sonra cevabını değiştirmez ama bunu kabullenmek benim doğamda yok. Bir şeyin mümkün olduğunu bildiğim sürece başarana kadar denemeye devam ederim.”
Kaynak : kariyer-tavsiyeleri.monster.com.tr

4 Ağustos 2012 Cumartesi

HOBİ'niz Olsa Ne Olur? Olmasa Ne Olur?

Günümüzde bir cok teknigi ve taktigi olan CV'lerin bolumlerinden biri de hobiler kismi. Elbette sosyal olmanin en azindan bu zamanda revacta oldugu dusunulurse CV'lerdeki hobi kisimlari da doldurulmaya devam edecektir.

Peki ise alim surecinde hobiler kismi ne kadar inceleniyor ya da inceleniyor mu? Bu sorunun cevabi cok zor degil aslinda hele bizim ulkemizde ekmek aslanin sindirim sistemindeyken hic de zor degil. Sorunun cevabi hayir! Neden? Cunku; sosyallik degil, universite ve is deneyimi konusur. Kismen dogru bir insan cok guzel kitap okuyup muzik dinliyor diye onu ust duzey yonetim kadrosuna aday secmezsiniz elbette, deneyim ve iyi bir egitim oncelikli tercihiz olur.

Peki o zaman, iki ya da daha fazla aday esit egitim ve deneyime sahipse o zaman ne yaparsiniz? İste boyle bir durumda hobiler ve sosyal hayat devreye girecektir. Bazen ince ayrıntılarda gizlidir sorularınızın cevabı. Hobilerinizi dusundunuz mu hic? Neler yaparsiniz hobi olarak.. Bir insan kaynaklari yoneticisi(!) olarak oncelikle kendi dusuncelerimi ifade edeyim: boyle bir aday secim surecinde yazilmis butun hobiler hakkinda sorular sorardim cunku yapmadigini hobi edinmis ve hobilerine yazmis cok insan var.

Benim icin, kitap okumak ve muzik dinlemek ile baslayan hobileri olan bir adayin sansi yoktur. Farkliliginizi on plana cikarmaniz belki de CV'lerde gereksizmis gibi gorunen bir kisim sayesinde yani hobileriniz sayesinde ise alinmanizi saglayabilir.

Neden kitap okuyan ve muzik dinleyen birinin sansi olmaz ona deginmem gerekirse basit olarak hemen acikliyim;

1) Ulkemizdeki kitap okuma orani belli, her CV'de kitap okumak hobi olursa ortada bir yalan var demektir..

2) Bugun bindiginiz toplu tasima araclari ve sahsi araclarda gerek kulaklikla gerek arac hoparlorunden; trafik yuzunden muzik dinliyorsunuz zaten. Yani ulkemiz sartlari goz onune alindiginda bu bir hobi olamaz. Olsa olsa cekilen cile ve maruz kalinan iskenceyi hafifleten bir ilac olur bir nevi agri kesici..

Sonuc, bizler aday secim surecinde organizasyon yapisina katki saglayan ve calismalari bir adim ileriye tasiyan adaylari yani farkli insanlari secmeliyiz. Bu farklılık aranırken bile gelişi güzel yazılmış "yüzmek" hobisi olmamalıdır, öncelik her zaman "takımdaşlık" kavramı yaratılabilecek sporlarda aranmalıdır..

Verilebilecek en buyuk tavsiye; is hayatiniz disinda ozel hayatiniza, bos zamanlarinizi degerlendirebileceginiz etkinlikler ve hobiler edinerek hayatiniza yon vermeniz olacaktir..
Ogün Burhan AYDIN (04.08.12)

31 Temmuz 2012 Salı

Çalışma Ortamında 25 Kusurlu Hareket

Kimse iş hayatına bayılmıyor, zaten bin türlü mesele var. Bari birbirimizi yormayalım değil mi? İşte işyerinde çalışma hayatını zorlaştıran 25 hareket tipi:

1. Tepede dikilenler
Sessizce gelir ensenize dikilirler. Muhabbet etmek isteseniz uzatmazlar, sırtınızda bir gölge gibi durup bilgisayar ekranınıza bakarlar. Mail’lerimi mi merak ettin? Çalışıyor muyum diye mi bakıyorsun? Çok mu sıkıldın? Derdin ne arkadaşım?

2. Asansörde kilo  komiklikleri
Çok kişi alan ve her katta durduğu için uzun bir maceraya dönen işyeri asansörlerinde bazı komiklikler lütfen artık yasaklansın. Sonradan binen ‘Beni taşır mı?’ diye sormasın, ‘Gel sen kaç kilosun ki, tüysiklet’ deyip daracık yerde koca koca kahkahalar atmasın. Asansörde kilo polemiği istemiyoruz.

3. Cep telefonunu masada bırakanlar
Adı üzerinde ‘cep telefonu ’; cepte durması lazım. Ama bazı iş arkadaşlarımız masasının üzerinde bırakıp yemeğe, tuvalete, çaya, kahveye gitmeyi pek sever. Sesten bunalıp açmaya kalksanız, ‘Buyrun bilmem kimin telefonu…’ başlıklı tiyatro başlar.

4. Habire ‘Hadi bir kahve içelim’ diyenler
Bu arkadaşlar ya işini erkenden bitiren tezcanlılardır ya da kaytarmanın yolunu bulmuş aylaklar… Tam işinizin ortasında, ‘Hadi bir kahve içelim’ diye tutturur, ‘Şu ara zor’ dediğinizde alınırlar. Günde üç defa olunca, yıpratır.

5. Yüksek sesle müzik dinleyenler
Çalışırken müzik iyidir ama bildiğiniz gibi insan evladı cins cins. Birinin hoşlandığı müzikten öbürü hazzetmiyor, birine kısık sesli gelen öbürünün dikkatini dağıtıyor. Aphex Twin’le Ferdi Tayfur’un ayrı köşelerden çaldığı bir ofise de tımarhane diyoruz.

6. Topuklu ayakkabı zulmü
Yakışana güzel oluyor, beceren çok da şahane yürüyor. Ama bu topuklu ayakkabıda asıl mesele, yer karolarında çıkardığı o sinir bozucu takırtı. Kafayı bir kere bu seslere taktınız mı, tozuttunuz demektir. Çünkü bir günde topuklu giyen kadın sayısı hiç de o kadar az olmuyor.

7. Oksijen istiyoruz
Bütün kötülüklerin anası nedir? Oksijensizlik. Ofis  binaları genelde camları açılmayan plaza binalarıdır. Ciğere çekilen şey, bir aletin pompaladığı oksijen olur böylece. Bazı günler bu miktarın azaldığını hissedersiniz. İşte o depresyon sandıklarınız var ya, bazıları tamamen bu yüzden!

8. Tuvalet  sırası
Ne kadar janjanlı bir bina olursa olsun, mutlaka tuvalette sıra bekleyeceğiniz günler olacaktır. Bu özellikle kadınlar tuvaleti için bir sorun gibi dursa da, gazetesiyle kapanan erkeklerin dışarıdakilere çektirdiklerini de unutmayalım.

9. Neredesin hijyen?
Sonuçta sokakta umumi bir tuvalette değiliz. Giren çıkan insan sayısı da belli gibi. Sene 2011, tuvalette deliği tutturamayanlar, klozete çıkanlar, sifonu çekmek yerine tuvalet kağıdıyla kamuflaja girişenler hâlâ çıkabiliyor ne yazık ki.

10. Tertipsizler
Gazeteleri atmaz, onu bunu saklarlar. Bazıları aile fotoğraflarıyla, bazıları incik boncuk ve hayvancıkla masayı doldurur. Paylaşılan bir masadan söz ediyorsak yandakilere saldırı kaçınılmazdır. Sadece bakmak bile etraftakiler için yorucu olabilir.

11. Yüksek sesle konuşanlar
Bazı insanların sesi doğuştan daha gür, kabul. Ama asıl mesele bilerek ve isteyerek yanındaki arkadaşıyla yüksek sesle konuşanlar. Bir de her telefon konuşmasını bu şekilde bize dinletenler vardır. En azından her şeyini öğrenmeyelim diye fısıldar insan.

12. Boynumuzdaki tasmalar
Artık girerken parmak izi, göz irisi okuyan binalar da var, fakat plaza dünyasında genel yöntem boyun kartları. Bu hem kimlik yerine geçer hem de çeşitli kapıları zortlatarak aşmanızı sağlar. Bazı işyerlerinde bu kartları gün boyu boynunuzda taşımak mecburidir. Kaybolmanızdan korkarlar.

13. Sürekli başarılarından bahsedenler
En fazla satışı o yapmıştır, en iyi grafik ondadır, en iyi haber onun imzasıyla çıkmıştır. Sürekli kendi başarılarını gözünüze sokmaya çalışan egosu pompalı arkadaşlar… Çekilmiyorsunuz.

14. Ortak kullanılan alet edevatı yok edenler
Makas olur, fotokopi makinesi olur, ortak kitaplar, gazeteler olur. Bazı ofis insanları bu tür ortak gereçleri hor kullanmayı sever, hatta sorumsuzca kaybeden model vardır. Bir de üzerine umrunda değilse, sinir katsayısı artar.

15. Kulaklıkla kendini kapatanlar
Tamam müziğine bizi maruz bırakmıyor ama kulaklığını takıp dış dünyayla ilişkisini kesen iş arkadaşı da potansiyel meseledir. Telefonu çalar duymaz, cep telefonunu kısmamıştır. Bir de arkadan biri seslenir, kaş-göz ve el-kol işaretleriyle uyarmak yakındakilere düşer.

16. Yardım mefhumunu bilmeyenler
Zorda kalana asla yardım etmeyen, oradaki varlığını sadece kendi işini bitirmek üzerine kuranlar vardır. Hoşlanılmaz. Garip ama yardım teklif edince kabul etmeyip illa kendi başına çözeceğini söyleyen de aynı derecede antipatiktir.

17. Oda için savaşanlar
Açık ofis falan takmayıp büyük oda olsun, içinde televizyon, televizyonu da tüpsüz olsun diye canını dişine takanlar… Farkında mısınız iş arkadaşlarınız size gıcık oluyor.

18. Aşağıdakiler-yukarıdakiler
Kendisini nimetten sanıp binada temizlik işçilerini, çayçıları, ofisboyları aşağılayan bir model vardır. Kendisi üst sınıftır, diğerlerine ‘sen’ diye hitap etmekten çekinmez hatta emir kipiyle konuşur.

19. Ofisi lise koridoruna çevirenler
Hep kakara kikiri, hep eğlence, hep muhabbet, hep bir laf sokma, komiklik yapma hali… Tamam, sürekli suratsız bir biçimde oturmamız şart değil ama işyerini yatılı okula çevirenler de can sıkabiliyor.

20. Her gün istifadan söz edenler
Az evvelki ergen modelin tersi bu da… Hep depresyon, hep şikayet, hep bir söylenme hali… Her gün istifadan söz edenler, emekliliğini hesaplayanlar. Tamam biz de bayılmıyoruz ama bu ruh haliyle de ömür geçmiyor.

21. Ultra düzenliler
Kendi masalarının düzenini sağlamak için bütün gün faaliyetleri yetmezmiş gibi, bir de gelip sizin masanızı düzeltirler. Bütün ofis, bütün plaza, bütün dünya temiz ve düzenli olsun arzusundadırlar.

22. Sabah sosyalliğinde sorunlu modeller
Bazılarında sabah coşkusu bol miktarda bulunur. Daha afyon patlamadan sohbet etmek, gülüşmek falan ister. Sabah insanı olmayan karşı taraf için eziyete dönebilir. Diğer tarafta selam sabah bilmeyen bir model vardır. Sıfır sosyallik de ayrıca çekilmez. Yüz yüze bakıyoruz yahu.

23. Susmayan telefonlar
Ofis hayatında en katlanılamayan ses, ayın anda çalan ve senkronize olarak altı dakika boyunca susmayan masa telefonlarıdır. Sabahları herkesin tam gelmediği saatlerde işkenceye dönüşür. Açmaya haliniz yoktur, bu sese katlanmaya hiç…

24. Ofiste kokulu yemek  yiyenler
Çalışırken atıştırmak zevklidir. Ama pencereleri açılmayan bir ortama dışarıdan adana, urfa falan söylediğinizde etrafınızdakilerle külahları değişme ihtimaliniz vardır. Koku risklidir.

25. İş hayatına âşık olanlar
İşine bayılanlar, mesleğini sevenler, ofis dışında hiçbir hayatı olmayıp hayattaki varlığını kariyeriyle ölçenler, üstünün gözüne girmeye çalışanlar, gözünü hırs bürümüşler.. Çift maaş mı veriyorlar, madalya mı takıyorlar? Bir uzak dursanıza…
(Kaynak : Radikal - Alıntıdır)

27 Temmuz 2012 Cuma

Maaş Pazarlığı Yaparken Dikkat

        İtiraf edelim, çoğumuz maaş pazarlığında iyi değilizdir. Kabul, bu bir yetenek ancak yine de bazı ipuçları iş görüşmesinde veya zam talep ederken işinize yarayabilir. Türkiye’nin en ünlü televizyoncularından biri, her transferde yeni bir ekip kurarken insan seçimini nasıl yaptığı yönündeki bir soruya “İlk şartım benimle para pazarlığı yapılmaması” diye cevap vermişti… Gerekçesi ise yetenekli ve hevesli muhabirin hak ettiği ücretin zaten kendisi tarafından takdir edileceği idi.
Bu ünlü televizyoncunun bahsettiği durumlar artık pek az yaşanıyor. İnsan kaynakları uzmanları, adaya hak ettiği ücreti vermeye kendiliğinden gönüllü şirketlerin neslinin bir süre önce tükendiğine dikkat çekiyor ve maaş pazarlığı yapmanın adayın avantajına olacağını vurguluyor. Ayrıca ücret konusundaki taleplerini etkili ve doğru bir dille ifade etmeyen adayın pek de profesyonel bir izlenim vermeyeceğini ileri sürüyor.

Maaş tek başına kazanç değildir
Uzmanlar böyle söylüyor ancak pazarlık etme konusunda deneyimli ve yetenekli olan mutlu azınlığın dışında kalan geniş bir kesim için ücret pazarlığı, iş görüşmelerinin en sıkıntı verici anlarını oluşturuyor. Görüşme esnasında veya başvuru formu doldururken en çok tereddüt edilen veya boş bırakılan bölüm ‘talep edilen ücret’ başlıklı kısımdır. Şirketin verebileceğinden daha az bir maaş isteyip ve daha çok para kazanma fırsatını kaçırma, çok yüksek bir maaş talep edildiği için iyi bir işi kaçırma veya çok ilgisiz bir rakam söyleme korkusu birbirine karışır.

Uzmanlardan tavsiyeler
Ancak pazarlık konusunda dünyanın en yetenekli insanı olmasanız da yapabilecekleriniz var.
 İşin uzmanları bir iş görüşmesinde maaş konusunun kimin tarafından gündeme getirilmesi gerektiğinden alacağınız ücreti nasıl maksimize edeceğinize kadar bir dizi konuda öneri bulunuyor…
• Size teklif edilen ücreti hiç karşı çıkmadan hemen kabul etmek zorunda olmamalısınız. Maaş konusunu tartışmaktan çekinmeyin.
• Uzmanlara göre eğer bir ücret belirtmek zorundaysanız, genellikle eski maaşınızdan yüzde 10 fazlası ile başlayabilirsiniz.
• Kesin bir rakam söylemeniz gerekirse veya her ihtimalde, iş görüşmesinden önce aynı sektörde başvurduğunuz pozisyon veya benzer pozisyonlar ile ilgili en güncel ücret bilgilerine sahip olmak için bir araştırma yapmanızda fayda var.
• Aylık olarak elinize geçen net maaşın yanı sıra brüt maaş, ikramiye, sigorta, alacağınız zam, kariyer olanakları, tatiller, edinebileceğiniz bilgi ve beceriler, özlük haklarınızı da kazancınızın bir parçası olarak düşünmelisiniz.
• Pazarlığa başlamadan önce; görüştüğünüz şirketin size önerebileceği toplam paketin en yüksek ve en düşük değerlerini öğrenmeye çalışmak en etkili yöntem.
• Yılda bir veya iki kez yapılan ücret araştırmalarını incelemenin size büyük yardımı dokunabilir.
• Pazarlık yapacağınız şirketin önem verdiği konuları veya aday olduğunuz pozisyonla ilgili kritik özellikleri tespit etmeye çalışın. Bunu iş görüşmesinde söz maaş konusuna gelinceye kadar öğrenebilirsiniz. Bu pozisyona bir an evvel bir atama ihtiyacı duyulması gibi özel durumlar, size vermeye hazırlandıkları maaşı belirlenen skalaların ötesine taşır.
• Pazarlık doğası gereği karşılıklı taviz verilerek noktalanır. İstediğiniz rakam üzerinde aşırı ısrardan kaçmalısınız. Size sunulan artılar karşılığında siz de küçük indirimlere yanaşabilirsiniz.
• Karşınızdaki kişi bir an önce bu maaş diyalogunu bitirme yönünde sinyallerle sizi yıldırmaya çalışabilir, sükunetinizi muhafaza edin. Maaş pazarlığı aynı zamanda kişiliğinizin en çok deşifre olduğu anlardır. Sizi en çok bu andaki tavırlarınızla hatırlayacaklardır.
• Her iki tarafın da sonuçtan memnun olmasını istediğinizi belli edin.
• Kaçınmanız gereken bir başka şey de almakta olduğunuz maaşla ilgili yalan söylememek. Kimin, nereden işin doğrusunu öğrenebileceğini asla bilemezsiniz.

KAÇINILMASI GEREKEN HATALAR
• Maaş pazarlığına çok çabuk başlamak
• Karşı tarafı görüşmeyi bitirmekle tehdit etmek
• Sadece maaş konusunda pazarlık etmek
• Eğitim düzeyinizin daha yüksek bir başlangıç maaşını garantileyeceğinizi düşünmek
• Büyük bir indirimi itirazsız kabul etmek
• Maaş konusunu gereğinden fazla uzatmak
• Görüşmenin sonunda maaş talebinizi yineleyip altını çizmek.

İYİ BİR SONUÇ İÇİN İPUÇLARI
• Hedefinizi yüksek tutun ama gerçekçi olun
• İsteklerinizi açıkça belirtin
• Karşınızdaki kişinin bir adım atmasına siz de bir adımla karşılık verin
• Karşınızdaki kişinin isteklerini tahmin edin
• Birkaç seçenek oluşturun
• Nesnel kriterlere odaklanın
• Mutlaka hazırlık yapın
(Kaynak: işte insan)

26 Temmuz 2012 Perşembe

Stresle Başa Çıkmanın 12 Kolay Yolu

1) Bazı durumların stres yaratacağı önceden bilinmeli ve bu durum kabul edilmelidir.

2) Spor yapılmalı, beslenmeye dikkat edilmeli, çok fazla kafein ve alkol tüketiminden uzak durulmalıdır.

3) İş stresinden kaçınmak için önemli işler listesi yapmak uygun olabilir. Böylelikle, yapılması gereken acil işler ön sıraya konur ve geri kalan işlerin ise yetiştiği kadarı yapılır.

4) Yapılmaktan hoşlanılmayan aktivitelerde başka alternatifler düşünülmelidir. Örneğin; market alışverişi yapmayı sevmeyen ve bu esnada strese giren bir kişi, bu işi başka bir kişinin yapmasını isteyebilir ya da internet yoluyla market alışverişi yapmayı tercih edebilir.

5) Ev anahtarını sürekli unutan bir kişi bu durumdan dolayı sürekli stres yaşıyorsa, yedek anahtar yaptırarak, kullandığı her eşyada birer tane bulunmasını sağlayabilir.

6) Mükemmeliyetçilik huyundan vazgeçilmelidir.

7) Trafikte strese girenler yola çıkarken trafiğin olduğu fikrine alışmalıdır. Yoğun trafikte stres yaşayan kişiler; araç kullanmayıp toplu taşıma araçlarını tercih edebilirler ya da mesafe uzasa da daha sakin yollardan gitmeyi seçebilirler ve araçta müzik dinleyebilirler.

8) Gün içinde bekleme sürelerinde cüzdan, çanta, evrak düzenlemek, çok uzun süredir görüşemeyip aramaya fırsat bulunamayan kişilerle telefonla görüşmek gibi daha önce ertelenen işler yapılabilir.

9) Eve misafir geldiği zaman en iyi şekilde ağırlamak için stres yapmak yerine, beraber geçirilen zamanın daha sağlıklı ve kaliteli geçmesine özen gösterilmelidir.

10) Karşılıklı ilişkilerde stresten uzak durmak için kişiler birbirlerini dinlemelidir.

11) Stres karşısında mizah kullanılmalı yani sorunlar karşısında gülüp geçilebilmelidir.

12) Kişi kendi kendini deşarj ettiği bir zaman dilimi ayarlayıp, hobi edinebilir.
(Kaynak: Beyin Gücü)

İmkansızı Gerçekleştirmek

Konfüçyüs, bir gün elinde bir cam kavanoz, öbür elinde irice, kırmızı bir elmayla sınıfa girdi. Girer girmez sağ elini havaya kaldırarak sordu:
 

“Bu elimde gördüğünüz şey nedir?”
“Kavanoooz!…” diye koro halinde cevap verdi öğrenciler.
Konfüçyüs diğer elini havaya kaldırdı:
“Peki, bu nedir?”
“Elmaaa…”
Ellerini indirdi. Kavanozu kürsünün önüne koydu. Elindeki elmayı içine attı. Gülümseyerek sınıfa döndü.
“Kavanozdan çıkarmayı başaran elmayı yer.”
Çocuklardan biri kalktı. “Ben çıkarabilirim.”
“Gel çıkar bakalım.” Dedi Konfüçyüs. Elini kavanoza rahatça soktu. Elmayı kolayca avuçladı. Ama bir türlü elmayı dışarı çekemedi. Elmayla birlikte eli kavanozun ağzına sığmıyordu. Fakat çocuk elmayı da bırakmak istemiyordu. Konfüçyüs’e yalvarırcasına baktı:
“Hocam elimi kurtaramıyorum.”
“Elmayı bırak.” Dedi Konfüçyüs.
“Ama elma yemek istiyorum.”
Bütün sınıfla birlikte Konfüçyüs de bir kahkaha attı:
“İki şeye aynı anda her zaman kavuşamayabilirsin, oğlum. Tercih yapmak zorunda kalabilirsin.”
Çocuk düşünüyor, formül arıyor ama bulamıyordu. Ya eli kavanozda kalacak ki o takdirde zaten elmaya kavuşamayacaktı. Ya da elmadan vazgeçip elini kurtaracaktı.
İki şıkta da elmayı yeme zevkinden mahrum kalıyordu. Mecburen elmadan vazgeçti elini kurtardı.
Konfüçyüs sınıfa sordu, “Başka denemek isteyen var mı?”
Birkaç çocuk daha denemek istedi, ama başarılı olamadılar. Sonunda herkes yerine oturdu…
Konfüçyüs sınıfa dikkatle baktı.
“Peki, bu elmayı kavanozdan ben çıkarabilir miyim?”
“Hayıır!..” diye bağırdı tüm sınıf. “İmkansııız.”
Ve Konfüçyüs imkansızı başardı. Herkesin gözünün önünde avucunu açtı kavanozu ters çevirdi, elma yuvarlanarak eline düştü.
Bu sonucu gören herkes çok şaşırmıştı. Bu kadar basit bir yöntem neden kendi akıllarına gelmemişti?
Konfüçyüs ise herkesin aksine son derece ciddi görünüyordu.
“Çocuklar” dedi. “Aslında bu göründüğü kadar basit bir şey değil.”
“Ama çok basit” diye cevap verdi çocuklardan biri, “Kavanozu ters çevirince elma avucuna düşüyor.”
“Görünene aldanma evlat.” Derken konuşan çocuğa döndü Konfüçyüs.

Elma tutan elini havaya kaldırdı, herkese gösterdi:
“Gerektiği zaman bir şeyi bırakabilmek, gerçekten basit bir iş değil.”

Bırakmanız gereken şey bazen bir elma olabilir.
Bırakmanız gereken şey bazen bir makam olabilir.
Bırakmanız gereken şey bazen bir maaş olabilir.
Bırakmanız gereken şey bazen bir unvan olabilir.
Bırakmanız gereken şey bazen bir rütbe olabilir.
Bırakmanız gereken şey bazen bir iktidar olabilir.
“Unutmayın: Bırakmanız gerekeni bırakmadan özgür olamazsınız.”

(Alıntıdır)

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Kadınların Birbirine Verdiği En Kötü Tavsiyeler

En kötü kariyer tavsiyelerinin kadınların birbirine verdiği tavsiyeler olduğunu biliyor muydunuz?


Kendine has dinamikleri olan kariyer dünyasında başımız sıkıştığında deneyimli birilerinden tavsiye almak bir dosttan daha çok rahatlatır içimizi. Peki aldığımız her kariyer tavsiyesi bizim için geçerli midir? Bu tavsiyeleri uygulamaya koymadan önce kendi gerçeklik süzgecimizden geçirmekte fayda var. Penelope Trunk’a göre en kötü kariyer tavsiyeleri kadınların kadınlara verdikleri… “Brazen Careerist” adlı bir şirket ve bloğun sahibi olan Trunk kariyeri boyunca erkeklerden aldığı tavsiyelerin kadınlardan aldıklarından çok daha iyi olduğunu söylüyor. Kariyerine yazılım sektöründe başlayan Penelope Trunk daha sonra geçtiği start up dünyasında da kadınların az olduğu iş ortamlarında bulunmuş. Trunk nedenlerinden emin olmamakla birlikte kendisi gibi 40’lı yaşlarındaki kadınların çoğunun kadınlardan alınan tavsiyelerle ilgili benzer deneyimleri olduğuna inanıyor. Trunk iş hayatı süresince kadınlardan aldığı en kötü kariyer tavsiyelerini de sıralamış. İşte Trunk’ın tanımıyla “kulaklarımızı kapalı tutmamız gereken” o tavsiyeler ve gerçekte yapmanız gerekenler…

Kadınların kadınlara verdiği en kötü tavsiyeler – 1:
“Çocuk konusu bekleyebilir, acele etme”
Çocuk isteyenler elini çabuk tutmalı. 35’in üzerindeki yaşlarda bebeğin down sendromlu olma şansı çok yüksek. Diğer yandan 30’undan sonra iki çocuk yapmak isterseniz düşük riski artar. Bu, kadınların yüzde 60’ının başına geliyor. Üstelik iki çocuk arasında zamana da ihtiyacınız olacak. Bu da her şey yolunda giderse iki çocuk sahibi olmak için en az 5 yıla ihtiyacınız olduğu anlamına geliyor. Bir şeyler ters gittiğinde ise doğurganlığınız tehlikeye girebilir. Eğer biyolojik saatinizle rulet oynamak istemiyorsanız kumarı bir kenara bırakın. 30 yaşlarında doğum yapmak istiyorsanız 28 yaşında evlenmeniz; o yaşta evlenmek için de 26’sındayken doğru insanı bulmuş olmanız gerekir. Muhtemelen önce evlenip sonra kariyerinize odaklanmanız gerekecek. Biz söylemiyoruz, en iyi iş okulları kadınları biyolojik saatlerini kaçırmamaları konusunda uyarıyor…

Kadınların kadınlara verdiği en kötü tavsiyeler – 2:
“İyi bir lider olmak için iş kitapları oku”
İş kitaplarının çoğu erkekler tarafından yazılmıştır. En son araştırmalar kadınlarla erkeklerin farklı tarzda liderlik ettiğini gösteriyor. Her şey bir yana kadın gibi liderlik eden kadınlar erkeklere benzeyerek liderlik etmeye çalışan kadınlardan çok daha iyi iş çıkartıyor. Bu şaşırtıcı değil çünkü kendini bilen ve tanıyan hakiki insanlar iş hayatında daha başarılı olurlar. Benim kariyerimde hangi kitabın etkisi oldu, bilmek ister misiniz? “Duyarlı Kadın” adında bir kitap… Kitabı ortaokul yıllarımda ailemin odasındaki kitaplıkta bulmuştum. Yetişkinlere göre bir kitap olduğu için anlamakta zorluk çekmiştim ama bir kadın olarak kendimi tanımakla ilgili pek çok şey öğrendim o kitaptan. Kendinize karşı dürüst olduğunuzda ve size doğru gelen şeyleri yaptığınız sürece iyi bir lider olursunuz. İyi liderler her şey bir yana kendilerine karşı dürüst insanlardır. Dürüst olmadığınız zaman hiçbir kitap sizi iyi bir lider yapamaz. Zamanınızı iş kitapları yerine kendinizi tanımaya harcarsanız daha verimli olursunuz.


Kadınların kadınlara verdiği en kötü tavsiyeler – 3:
“En ufak bir cinsel tacizi bile şikayet et”

Bu insanların işyeri tacizlerine inanmadığı 1970’ler için iyi bir tavsiye olabilir. Ancak artık herkes biliyor ki böyle şeyler olabiliyor. Etrafınıza baktığınızda kariyerinin ilk 5 yılında işyerindeki bir erkekten uygunsuz bir davranışa maruz kalmayan bir kadın bulmakta zorlanırsınız. Ancak artık erkekler ile kadınlar arasındaki maaş farkı uçurumlarla ifade edilmiyor. Üstelik erkek işsizlerin sayısı kadınlardan daha fazla. Dolayısıyla günümüz şartlarında çalışan kadınların gerçekten kurban edildiğini söylemek zor.
Diğer yandan üst düzey yöneticiler şirketlerinin adının cinsel taciz davası ile anılmasını kesinlikle istemiyor. Bu, birçok nedenle şirketlerin kaçınmak isteyeceği bir durum. Bu yüzden de insan kaynakları çalışanları şirketi bu davalardan korumak için eğitiliyor. Bu da şu anlama geliyor, bir kadın bir taciz olayını şikayet ettiği anda şirket kendisini davadan korumak için yasal olarak yapması gereken her şeyi yapacaktır. Şirketlerin böyle bir durumda yasal olarak kadınları rahatlatmak gibi bir yükümlülükleri bulunmuyor. Diğer yandan cinsel tacizi şikayet eden kadınlar misilleme ile de karşı karşıya kalıyor. Dolayısıyla kadınların cinsel tacizi rapor etmemesi gerektiği ile ilgili yaygın bir kanı var. Bunun yanında kadınlar tek başına da bunun üstesinden gelebilir. Sonuçta erkekler sadece işyerlerinde değil, her yerde kadınları taciz ediyor.
Kaynak: Sabah Gazetesi – Hüsniye Güngör MOKABER

24 Temmuz 2012 Salı

Mülakata 5 Dakika Kala


      İş görüşmesine girmenize dakikalar kaldı. Bu son dakikalarda yaptığınız birkaç şey bile işi kapmanızı sağlayabilir. Uzmanlara göre iş görüşmesine girmeden hemen önce yapılması gereken 9 madde



 1) Son kez Twitter’a bakın: Yolda ya da görüşme için saatin gelmesini beklerken (erken gittiğinizi varsayıyoruz) şirketin internet sitesine bir kez daha bakın. Twitter üzerinden de şirketi yine son kez taratın. Herhangi bir son dakika gelişmesi varsa bunlardan haberdar olmanız ve mülakatta bu bilgilere sahip olduğunuzu belli etmeniz faydalı olacaktır. Bu sizi ilgili ve bilgili bir aday olarak gösterir.

2) Kendinizi kontrol edin: Özellikle görüşmeniz öğle yemeğinden sonraysa bir ayna bulup ağzınızı yüzünüzü dişlerinizi kontrol edin, maydanoz veya başka bir yeşillik kalmış olmasın. Gömleğiniz pantolonunuzun/eteğinizin içinde mi, kemer bağlı mı, fermuar çekilmiş mi emin olun. İş görüşmesi yapacağınız için heyecanlanıyorsanız bunları atlamanız olasıdır.

3) Resepsiyondakilere saygı gösterin: Kapıdaki güvenlik ve resepsiyon çalışanları sadece bina girişindeki kişiler değildir. Bazı şirket yöneticilerinin, bu kişilerle arası iyidir. Kim binaya ne zaman geliyor, çalışanların davranışları nasıl, bu bölümlerde çalışanlardan öğrenebilirler. Birçok kişi güvenlik görevlilerini veya resepsiyonistleri umursamaz ve ne kadar önemli olabileceklerini bilmezler. En kötü tarafı ise ne olduğunu anlayamazsınız bile. Bu kişilere saygı göstermek, telefonda konuşurken kibar olmak önemli.

4) Tuvaleti kullanın: Eğer görüşmek için uzun bir yoldan geliyorsanız tuvalete uğramak için de zaman ayırın. Doğanın çağrısına kulak asın. Hiçbir şey yemeyip içmemiş olsanız bile heyecan sizi etkileyebilir. Görüşme ortasında tuvalet için izin istemek pek hoş karşılanmayacağı için bu işinizi mülakat öncesinde halledin.

5) Rakiplerinize bakın: Binaya girdiğiniz andan mülakat koltuğuna oturana kadar etrafı iyice gözlemleyin. Siz görüşmek için beklerken odadan çıkan kişi çok büyük ihtimalle sizin rakibiniz. Nasıl giyindiklerine, yaşlarına, yanlarında getirdiklerine iyi bakın. Bunlar da size ipucu verebilir. Mesela sizden daha yaşlı biriyse tecrübeli biri aradıkları anlamına gelebilir. Durum böyleyse mülakatta tecrübelerinizi, yaptıklarınızı öne çıkarın.

6) Dekoru inceleyin: Binaya girdiğinizde çalışma ortamına bakın. Masalar nasıl, açık ofis mi yoksa odalarda mı çalışılıyor, duvarlarda neler var... Bunlar Google’da arasanız da bulamayacağınız şeyler. Bazen toplantı odasındaki not alınan beyaz tahta bile size fikir verebilir. Mesela bir aday bu tahtada satışlarla ilgili birkaç hedef notu görmüş ve görüşmede de bunları kullanmış.

7) Erken gidin: Görüşmeye birkaç dakika önce gelirseniz bu uzmanlar tarafından anlaşılıyor. İK’cıların ve yöneticilerin tercihi, görüşmeden en az 5 dakika önce bekleme odasında hazır olmaları. Bu 5 dakika içinde son bir kez daha düşüncelerin üzerinden geçilebilir, ne anlatılacağı, hangi konular üzerinde durulacağı düşünülebilir.

8) Girişinizi planlayın: Sizinle mülakat yapacak kişi odada bekliyor ve her an çağrılabilirsiniz. Hazır olun. Mülakatı yapacak kişinin elini nasıl sıktığınız da önemli. İçeri girdiğinizde bir elinizde montunuz diğer elinizde çantanız bir anda panik olup karşınızdakine nasıl yaklaşabileceğinizi şaşırabilirsiniz. Bu nedenle bir eliniz, içeridekilerin elini sıkmak üzere boş olsun.

9) Kendinize güvenen bir gülümsemeniz olsun: Kendinizi tanıtırken otomatik olarak gülümsemeniz normaldir. Fakat gergin olduğunuzda hislerinizi hareketlerinizi pek de kontrol edemezsiniz. Kendinize güvenen bir gülümseme ile karşılayın herkesi. Bu ilk aşama için olumlu bir izlenim yaratır.
  Kaynak : Aol Jobs