Facebook özel alan değil,
Sosyal medyanın kamu mu yoksa özel alan mı olduğu konusu da
bir başka tartışma maddesi. Fransa’da Boulogne-Billancourt iş mahkemesi 19
Kasım 2010 tarihinde Facebook ile ilgili olarak kamu-özel ayrımı konusunda
önemli bir ölçüt ortaya koydu: Mahkeme kararında, Facebook hesabınının
arkadaşların arkadaşlarına açık olduğunu, dolayısıyla tamamen özel bir alan
sayılamayacağını hükmetti.
Kararın isabetli olduğunu ve emsal olarak kabul
edilebileceğini düşünen Özdemir, sosyal ağ kullanım ayarlarına göre kamusal-özel
alan ölçütlerinin oluşturulmasının uygun bir çözüm olduğunu söylüyor: “Yani siz
sayfanızı herkese açtıysanız, artık burası benim özel alanım, istediğimi
yazarım diyemezsiniz.”
Kullanılan sosyal ağ kamusal alan sayıldığı ölçüde çalışan
da dikkatli olmalı. Takipçi sayısı, hesabın açık ya da kapalılığı işverene
verilecek zararın boyutlarını da arttırabiliyor. Yani her zaman sosyal medya
karizması fayda getirmiyor da diyebiliriz.
Yaptırıma gelince, bu noktada işverene yönelik bir hakaret
ceza davasının da konu oluşturabileceğini belirten Özdemir, bu boyutta olmasa
bile eleştiri ve ifade özgürlüğü sınırlarını aşan bir söz ağırlığına göre
işverenin disiplin cezası uygulaması, sözleşmenin haklı veya geçerli nedenle
feshini haklı kılabileceğini söylüyor.
Kurumların mutlaka bir sosyal medya kullanım politikası
oluşturması gerektiğini düşünen Özdemir işverenlerin çalışanlar için, özel
hayat-iş hayatı dengesi ve sınırlarını da gözeterek, karşılıklı menfaatleri
dengeleyici nitelikte bir sosyal medya kullanım politikası oluşturmasının
isabetli olacağını söylüyor: “Fransa’da Libération gazetesinde 20 Kasım 2010′da
yayımlanan ‘İşvereninize Sosyal Medyada Güven İçinde Ayar Verme Rehberi’
başlıklı bir makale yayınlandı. Makale, çalışanın evinde bilgisayar başında
biraları ardı ardına içtikten sonra işvereni hakkında atıp tutması ile
başlıyor. Bu görüntüyü gözümüzün önüne getirdiğimizde, bence almamız gereken
mesaj şu: Kişinin evinde, ekran başında belki de belirttiğim makaledeki gibi
alkol alarak vakit geçirirken hissettiği özgüvenin çok zararlı sonuçları
olabilir. Dolayısıyla, bu konuda önlem almak şart.”
Çalışanlara öneriler
* Çalışanlara bizzat kendilerini rahatsız eden bazı söz ve
ifadelerin aynı şekilde işvereni de rahatsız edebileceği hatırlatılmalı.
* Çalışanların kişisel sorumluluğu vurgulanmalı, anonim gibi
görünen konuşmaların kişisel sorumluluk getirebileceğinin altı çizilmeli ve
işçi işveren ilişkisinin güvene dayalı olduğu belirilmeli.
* Sosyal medya politikası çerçevesinde, açıkça verilmiş bir
izin olmadıkça işveren adına açıklama yapılması yasaklanmalı ve engellenmeli.
* İşverenin işyerini etkileyen konularda, çalışandan sosyal
medyada yaptığı açıklamaları düzeltmesini ve gerekirse durdurmasını da talep
edebileceği sosyal medya ilkeleri arasında belirtilmeli.
Kurum adına sosyal medya kullanımı nasıl olmalı?
İnternet kullanımı konusunda işverenlerin de özel
düzenlemeler yapması, işverenlerin işyerinde e-posta ve internet kullanım
ilkelerini oluşturmaları gerekiyor. Bu konuda kurumsal ilkeler hayata
geçirilmeli diyen Özdemir, örneğin şirket e-postalarının özel amaçlı
kullanılamayacağı, işyerinde özel amaçlı internet erişiminin saatleri ve
sınırlarının belirtilmesi gerektiğini söylüyor. İşveren bir ya da daha fazla
işçiyi sosyal medyayı işveren adına kullanma konusunda yetkilendirmiş ise, bu
konuda özel düzenlemeler getirilmesi gerekiyor. Bu hükümler sosyal medya
kullanımında işverenin izlediği amaçlara göre şekilleniyor. Özdemir, özellikle
sosyal medyada tanıtım, reklam gibi konuların açıkça yazılı olarak
düzenlenmesinde ve önceden çerçevenin çizilmesinde büyük yarar bulunduğunu
düşünüyor.
(Alıntıdır Zeynep Mengi/YenibirİŞ)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder